19 Mayıs 1919, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin dönüm noktalarından biri olan Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı günün 106. Yıldönümüdür. Hepimizin çok iyi bildiği gibi aynı zamanda “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Gençlere armağan edilen, adında bile spor geçen ve 1938 yılında Atatürk’ün ölümünden yaklaşık dört buçuk ay önceden bugüne kutlanan bir bayram. Bayramın adındaki her bir kelime ayrı ayrı anlamlı, hele hele arka arkaya gelince… Atatürk, 19 Mayıs’ı doğum günü olarak kabul etmiştir. Hepimizin bayramı hepimize kutlu olsun.
106.yılda, çok iyi bilinenleri tekrarlamayacağım. Az bilindiğini tahmin ettiğim, iki anıyı yaşayanların ağzından fotoğraflarıyla aktaracağım.
Sonra da, Prof. Dr. Recep Akdur’un “Mayıs 2019 Bandırma Vapurunun Samsun’a çıkışının 100. Yıldönümü Bandırma Vapurunda Üç Tıbbiyeli” adlı yayınından, üç Tıbbiyeli ve yaptığı görevlere değineceğim.
En sonunda ise, Hitler döneminde Schwartz’ın Atatürk’e sunduğu liste ile İstanbul Üniversitesi’nde yıllarca çalışarak eğitim ve bilimde iz bırakan Öğretim Üyelerinden birkaç örnek vereceğim. Gelecek yazılarda, bu konunun detaylarını paylaşacağım.
“Talebe Efendilerin Arasına Oturacağım”
Paylaştığım bu fotoğraf, Atatürk’ün İstanbul Üniversitesi’ni ziyaret ettiği 15 Aralık 1930’da çekilmiştir. İstanbul Üniversitesi web sitesinde fotoğrafın öyküsünü dönemin öğrencisi Taha TOROS şöyle anlatır (https://www.istanbul.edu.tr/tr/haber/fotograftaki-son-ogrencimiz-de-vefat-etti);
“Tarih 15 Aralık 1930. Dersimiz Deniz Ticaret Hukukuydu. Profesör Ali Kemal ELBİR bizim sınıfımızda hocaydı o zaman. Birdenbire geldi Gazi Hazretleri, haber vermeden, ani olarak… Yanında Recep Peker ve yaveri de vardı. Şaşırdık. Hoca da şaşırdı. Hoca ile Atatürk’ün, Selanik’ten mahalle arkadaşı olduğunu da söylediler. “Gazi Hazretleri buyurun kürsüye.” dedi hocamız. Gazi Hazretleri, “Hayır, ben talebe efendilerin arasına oturacağım.” dedi. Gazi Hazretleri’nin oturduğu yer hocanın tam karşısına denk geliyordu. Üzerinde paltosu vardı. Gazi Hazretleri zil çalana kadar tüm dersi dinledi. Sonra hocanın elini sıktı teşekkür etti ve gitti.
Utkan Kocatürk, Atatürk için; gençlerden söz ederken, yaş sınırı dışında fikri olarak gençliği yani, fikirde yeniliği ifade etmektedir. Şu sözünün de çok anlamlı olduğunu vurgulamaktadır; “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir” (Kocatürk, U.(1984): Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 3. Basım, Ankara 1984, s.76).
Bu fotoğraf ise, o İstanbul Üniversitesi ziyaretinde, Dr. Mehmet Reşat UYSAL’ın anılarında anlattığı konuyla ilgilidir (https://isteataturk.com/Kronolojik/Tarih/1930/12/15/Ataturkun-Istanbul-Universitesini-ziyareti-15121930/1). Tüm ısrarlara rağmen dersi önce ayakta dinleyen Atatürk’ün imzalı bu resminin çoğaltılmış bir kopyasını, İstanbul Üniversitesi‘nde görev yaptığım yıllar arasında duvarımda onurla taşıdığımı da ayrıca belirtmek isterim.
19 Mayıs 2025’de, 106.Yılı’nda, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın önemini; Atatürk’ün gençliğe, bilime ve eğitime verdiği önemle bu kez de fotoğraflar ve yaşayanlarının ağzından aktararak anmak istedim. Başta Atatürk ve silah arkadaşlarıyla, şehit ve gazilerimizi 106.Yıl’da da minnet ve şükranla anıyorum.
16 Mayıs 1919, Bandırma Vapuru
Atatürk Samsun’a gitmek üzere Şişli’deki evine geldiğinde, kendisini bekleyen üç tıbbiyeli bulunmaktaydı; Müfettişlik Sağlık Daire Başkanı Tabip Miralay İbrahim Tali (Öngören), Müfettişlik Sağlık Daire Başkan Yardımcısı Tabip Binbaşı Refik Saydam ve Karargâh Tabibi Dr. Yüzbaşı Behçet Adil Feyzioğlu. Bandırma Vapuru, 19 Mayıs 1919 sabahı saat 06.00’da Samsun’a ulaştı.
Trablusgarp Savaşına katılarak Bingazi Sağlık Başkanlığı görevinde bulunan İbrahim Tali Öngören’in Atatürk ile dostluğu 1911 yılına dayanır. Balkan Savaşı ve Çanakkale Savaşlarına katılan Dr. İbrahim Tali, Ermenistan harekâtı sırasında Doğu Cephesi Sıhhiye Reisliği yapmıştır. Millî Savunma Bakanlığı Sağlık Dairesi Başkanlığı, Batum Konsolosu, Varşova Büyükelçiliği ile 1926-1950 yılları arasında Milletvekili olarak görev yaptı. Dr. İbrahim Tali’ye Öngören soyadı Atatürk tarafından verilmiştir.
Dr. İbrahim Refik Saydam, 22 Ekim 1905’de Tıbbiye mezuniyeti sonrası üç yıl Gülhane Askerî Tıp Akademisi’nde Embriyoloji ve Histoloji bölümlerinde ve 1910 yılında Almanya’da Berlin askeri tıp akademisinde eğitim görmüştür. Balkan Savaşı sırasında Kolera önleyici çalışmalar yapmış, 3 Mayıs 1920’de TBMM Hükümeti Genel Sağlık Müfettiş Muavinliği sırasında Bakteriyoloji Enstitüsü’nü örgütleyerek tifo, dizanteri, veba ve kolera aşıları ile tetanos ve dizanteri serumlarının burada üretilmesini sağlamış, 23.03.1921 tarihinde Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili olarak seçilmiş ve 14 yıl Bakanlık yapmıştır.
Dr. Behçet Adil Feyzioğlu, Çanakkale Savaşları Tabur Tabipliği, Kolordu Baştabip Muavinliği, Anafartalar Muharebesinde Atatürk’ün karargâhında çalışması bulunmaktadır. Şeyh Sait İsyanını bastıran birliklerde Sıhhiye Bölüğü Baştabibi olarak görev yapmıştır. Kayseri, Maraş, Gaziantep, Adana ve Afyonkarahisar Asker Hastanelerinde çalışmıştır.
Tüm bu bilgileri, Prof. Dr. Recep AKDUR’un “Mayıs 2019 Bandırma Vapurunun Samsun’a Çıkışının 100. Yıldönümü Bandırma Vapurunda Üç Tıbbiyeli” adlı yayınından aktarıyorum (https://www.recepakdur.com/media/1701/003-mayis-2019-bandirma-vapuru-2.pdf). Bürokraside birlikte çalıştığım Recep AKDUR Hoca’nın yayınını kaynak göstermekten de ayrıca mutluluk duyuyorum.
“10 Yıllık Cumhuriyet”te 40 yıllık Profesörler
Schwartz, Zürih’te kurduğu Kader Birliği olarak bilinen Yurt Dışındaki Alman Bilim Adamları Yardım Cemiyeti (Notgemeinschaft Deutscher Wissenschaftler im Ausland) aracılığıyla Atatürk’e bir liste sunmuştur. Liste, Hitler döneminde toplama kamplarındaki bilim insanlarını içermekteydi. Liste’de yer alan Öğretim Üyeleri, bizzat Atatürk’ün kararı ve takibiyle İstanbul Üniversitesi’ne gelmiş, yıllarca çalışarak eğitim ve bilimde iz bırakmışlardır.
Türk Tarih Kurumu kaynaklarına göre, Atatürk (https://belleten.gov.tr/tam-metin/1693/tur), 1933 Üniversite Reformu kapsamında, Nazilerden kaçarak Türkiye’ye gelmek isteyen bu öğretim üyelerinden, başvurulmasına rağmen gönderilmeyenlere nota bile vermiştir.
Bunun örneği Alfred Kantarowicz (https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/detay/1940/Alfred-Kantorowiz), 1933-1950 yılları arası 17 yıl İstanbul Üniversitesi’nde görev yapmıştır. Diş Hekimliği Fakültesi kuruculuğunda görev alan Prof. Dr. Kantarowicz ile ilgili işlemler sonuçlanmayınca Atatürk Almanya’ya nota vererek “İki aydır mektubumuza yanıt verilmemesi Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne kasıtlı bir hakaret midir? 48 saat içinde Kantorowicz kamptan çıkarılıp Türkiye’ye yollanmalıdır. Aksi takdirde Türkiye Cumhuriyeti Almanya ile savaşa hazırdır.” Atatürk imzalı bu notadan 48 saat sonra Kantarowicz toplama kampından serbest bırakılarak İstanbul’a gelmiştir.
Patolog Schwartz’ın Atatürk’e sunduğu liste ile Türkiye Cumhuriyeti 10.Yılı’nda Üniversite Reformu kapsamında, çoğunluğu Yahudi kökenli oldukları için işine son verilen 30-40 yılını mesleğine adamış toplama kampındaki 1.200’leri bulan sayıda Öğretim Üyesi İstanbul’a gelmiştir. 1.200 sayısı toplam Öğretim Üyesi sayısının neredeyse yarısı olarak bilinir. O tarihlerde bazı devletlerin kabul etmeye cesaret bile edemediği Öğretim Üyeleri arasında;
- Tıp ve Diş Hekimliği Fakültesi: Fricdrich Dessauer, Erich Frank, Josef Igers-Heimer, Adolf Kantorowicz, Wilhelm Liepman, Rudolf Nissen, Philipp Schwartz, Max Sgalitzer,
- Matematik ve Tabii İlimler Fakültesi: Fritz Arndt, F. L. Breusch, Curt Kosswig, E. F. Freundlich, Alfred Heilbronn, Arthur v. Hippel, Richard v. Mises, Willy Prager,
- Hukuk ve İktisat Fakültesi; Josef Dobretsberger, Ernst Hirsch, Richard Honig, Gerhard Kessler, Fritz Neumark, Wilhelm Röpke, Alexander Rüstoıv, Andreas Schwarz, Kari Strupp gibi o dönemde kendi alanlarında çok iyi bilinen isimler yer almaktadır.
Yüzüncü Yazı
Bitirirken, benim için anlamlı bir konuya daha değinmek isterim. Başladığımdan bugüne 100.yazımı okuyorsunuz. www.sigortagazetesi.com üzerinden ilk yazım, 29 Ekim 2021 tarihinde, “Sağlık Yönetiminden Ne Anlamalıyız” başlığıyla çıkmıştı. 31 Ekim 2022’de yazdığım yazı sonrası ise 17 ay özel bir nedenle haftalık yazılarıma ara vermiştim. Mart 2024’den bu yana tekrar başladım.
Bazen sadece benim link verdiğim sosyal medya mecralarımda ilk saatlerde beş yüzü aşan, bazen yenisi yayınlanmadan iki binleri bulan görünürlükler ölçüldü. Karşılaştığım bazı sektör dostlarımın, “her biri ayrı bir ders niteliğinde” benzetmelerini, “galiba fazla teorik yazıyorum” biçiminde yorumladım. Yazılarımla ilgili tüm yaklaşımları, önemli bir geri bildirim olarak görerek yoluma devam etmeye çalışıyorum. Beni yüreklendiren destek ve eleştirileriniz karşısında saygıyla eğiliyorum. Dilerim, sağlık sektörü ekosisteminin her paydaşının yararlanabileceği konuları ve içeriklerini sağlayabilmişimdir. Dilerim, birlikte çalışabilirlik ilkesini aktarabilmeyi örnekleriyle paylaşabilmişimdir.
Yaptığı tüm ısrara rağmen, kabul etmekte neredeyse 3 yıl direndiğim, haftalık yazı yazmamın fikir babası Sevgili Noyan Doğan’a ve lojistik destekte sınır tanımayan Sevgili Aytaç Nallar’a içtenlikle teşekkür ediyorum.
106.yıldönümü’nde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız tekrar kutlu olsun. (halukozsari@gmail.com, www.halukozsari.com)