Fırat Kuruca Yazdı… Çok uzak, fazla yakın

AvivaSA CEO’su Fırat Kuruca, ‘sigortagazetesi.com’ için yazdı

Çok uzak, fazla yakın… Zaman kavramı kimilerinin dediği gibi yalnızca bir perspektiften ibaret bile olsa, diğer taraftan hepimizin ayak uydurmak için çabaladığı bir gerçeklik. Zamanın en küçük birimini bile etkin kullanarak hem iş ve özel yaşamımızı dengelemek hem de her bir ânımızı dolu dolu yaşamak için uğraşıyoruz. İşte bu anların her biri bizi o çok uzak gördüğümüz malum döneme yaklaştırıyor.

“Yaşlılık” kavramından bahsediyorum. İnsanlık olarak büyük ikramiyenin bize çıkabileceğini düşünüyoruz da, yaşlanmayı pek düşünmüyoruz maalesef. Oysa ki, birinde ihtimal milyonda bir, diğerinde yüzde yüz.

AvivaSA olarak sunduğumuz birikim ve koruma ürünlerimizle, müşterilerimizin geleceğe dair kaygılarını giderip anın tadını çıkararak yaşamalarını sağlamak için çalışıyoruz. 2018 yılında, ürünlerimizle sağlamaya çalıştığımız bireysel fayda anlayışını biraz daha büyüterek toplumsal fayda sağlayabileceğimiz bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi hayata geçirmek üzere yola çıktık.

Dünyanın en hızlı yaşlanan ülkelerinden birisi olsak da yaşlanma çalışmaları Türkiye’nin gündemine henüz hak ettiği ölçüde giremedi. Türkiye’de giderek önem kazanan bir toplumsal boşluk olan “yaşlanma” konusu ve “yaşlılık” üzerine eğilmenin, bu alandaki sorunlara dikkat çekerek toplumda farkındalık yaratmanın önemli olduğu kanısına vardık. Bu doğrultuda “yaşlanma” konusunda farkındalık oluşturmak hedefiyle “Her Yaşta” isimli kurumsal sosyal sorumluluk projemizi başlattık.

Türkiye’de yaşlanma konusuna ve yaşlılara yönelik çalışmalar yeni yeni filizleniyor. Yaşlılarla ilgili atılan adımları incelediğimizde, özellikle sosyal politika alanında çalışmalar yapıldığı ve bu alanda bir birikim oluşmaya başladığını görmekle birlikte, orta yaşlıların gelecek beklentileri ve kaygıları hakkında, yaşlıların potansiyellerini ne kadar hayata geçirebildikleri konusunda yeterli çalışmalar ve araştırmalar olmadığını gördük. Aynı kaynak eksikliği “yaş ayrımcılığı”, “yaşlılık algısı” ve “yaşlılık pratikleri” gibi konularda da söz konusu.

Biz de buradan yola çıkıp “Her Yaşta” projesinin ilk adımı olarak, Türkiye’deki orta yaşlı ve yaşlı nüfusun yaşlılık algısını ve yaşlıların gündelik yaşamlarını ve tecrübelerini tespit etmek için  “Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri Araştırması” isimli Türkiye temsili araştırmayı yaptık.

Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü ve Yaşama Dair Vakıf işbirliği ile 12 ilde 2.500 kişi ile yaptığımız araştırma, bu bağlamda Türkiye temsili olarak yapılan ilk araştırma olma özelliğine sahip. Katılımcıların yarısının 35-64 yaş aralığında, diğer yarısının ise 65 yaş ve üstü olduğu araştırmada derinlemesine görüşme, niceliksel yüz yüze görüşme ve bulanık bilişsel haritalama gibi yöntemler kullanıldı. Görüşmelerde onlara yaşlılığı nasıl tarif ve tahayyül ettiklerine, yaşlılık algılarına, tecrübelerine, planlarına, yatırımlarına ve gündelik yaşam tecrübelerine dair sorular sorduk.

Türkiye Yaşlanmaya Hazır Değil

Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından birisi, yaşlı bir toplum olmamıza rağmen yaşlanmaya hazır değiliz. Ancak, Türkiye sanılanın aksine günümüz itibarıyla yaşlı bir toplum. Biraz daha detaylandırmak gerekirse, toplumsal yaşlanmayı üç faktör belirliyor:

Hızla düşen doğum oranları, azalan ölüm oranları ve göç dinamikleri. Eğer 65 yaşından büyük kişilerin oranı yüzde 7’yi aşıyorsa, o toplum artık “yaşlı toplum” olarak kabul ediliyor. Türkiye’de 2000’li yıllarda 65 yaş üstü insanların oranı ivme kazanmakla beraber 2010 yılı civarında yüzde 7’yi aştık. Güncel verilere göre Türkiye de artık yaşlı toplum sınıflandırmasına dahil olup 65 yaş üstü insanların oranı yüzde 9 civarındadır. Araştırmalar 2057’de Türkiye yetişkin nüfusunun yüzde 40’ının yaşlı nüfus olacağını gösteriyor. Yaşlılık ve yaşlanma bir sorun değil, ancak bir toplumun refah düzeyinin artmadan yaşlanması bir sorun. Türkiye’yi bekleyen en önemli sorunlardan biri zenginleşemeden yaşlanmasıdır. Bu durum toplumun her kesiminin devletin kaynaklarından eşit bir şekilde yararlanamaması sorununa yol açacaktır. Batılı ülkelere baktığımızda Türkiye’ye kıyasla daha uzun yıllar içinde yaşlandılar, şu anda yaşlı bir toplum olmalarına rağmen çok daha yüksek gelir ve birikime sahipler.

Ülkemizde tüm yaş gruplarında genel olarak yaşlanma ile ilgili kaygıların yüksek olduğunu ve yaşlanmaya hazır olmadıklarını gördük. Yaşlanma konusunda bilgili olduğuna ve ‘yaşlanmanın güzel bir şey olduğuna’ en çok katılan grup, 65 yaş ve üstü. Yaşlılığa en uzak grubun ise, yaşlanma konusunda bilgisi en az grup olan 35-49 yaş aralığı olduğunu; yani yaşlılığa dair bir hazırlığı olmadığını bulguladık.

İnsanımızın Yaşlılık ve Yaşlı Algısı Negatif

Araştırmanın bir diğer çıktısı da yaşlılığa karşı olan negatif algı ve yaşlıların uğradığı ayrımcılık oldu. Yaşlanma fikrine karşı o kadar negatif düşüncelerimiz var ki bu durum yaşlılığa kaygı ile yaklaşmamıza da sebep oluyor. Bu negatif algı ayrıca yaş ayrımcılığını da körüklüyor. Bu öyle bir ayrımcılık ki, yaşlılar bile kendilerine yaş ayrımcılığı uyguluyor, ancak farkında değiller, yani “bizden geçmiş” cümlesi dilimize boşuna gelmedi.

Karantina sürecinde “yaş ayrımcılığı” konusu ne kadar gündeme geldi, fark ettiniz mi? 65 yaş üstünün evden çıkmamaya zorlanması, yaşlılara karşı sosyal medyada yapılan linç, gençlerin yaşlılara karşı kullandığı üslup, bu araştırmanın sonuçlarını apaçık görmemize neden oldu.

Araştırmamızda da katılımcıların yaşlılık ve yaşlı dendiğinde aklına gelen kavramları sıraladığında ortaya çıkan kavramların yarısından fazlası negatif. Katılımcıların yaşlanma ve yaşlı kelimelerinin çağrışımlarına açık uçlu olarak verdiği yanıtlara göre ise, bu kavramların negatif çağrışımları genelde, hastalık, sağlık sorunları, ölüm, biyolojik kayıplar, ekonomik zorluklar ve başkalarına bağımlı olmak gibi kavramlar olduğu ifade edildi.

65 yaş ve üzeri araştırma katılımcıları ‘kendimi bu toplumda yaşımdan dolayı değersiz hissediyorum’ ifadesine en çok katılan grup oldu. Ayrıca tüm yaş gruplarının ‘olduğumdan daha genç olmayı isterdim’ ifadesine de katıldığını gördük.

Yaşlılara Toplum Tarafından Çizilen Roller Oldukça Sınırlı

Yaşlılara toplum tarafından çizilen rollere bakıldığında ise sonuçlar şu şekilde: “Yaşlı bir erkek veya kadın için hangileri uygun değildir” diye sorulduğunda, özellikle geceleri eğlence hayatına katılmak, tam zamanlı bir işte çalışmak, flört etmek, siyasete atılmak, yalnız seyahatlere katılmak hem yaşlı kadınlar için hem de erkekler için uygun görülmüyor. Kurslara veya sertifika programlarına katılmak diğerlerine göre görece daha uygun görülüyor.

Yaşlıların belirli rollere kısıtlanması ise onların bu dönemde sosyal hayattan, eğitimden, istihdamdan uzaklaşmalarına ve izole olmalarına yol açıyor. Başka bir deyişle yaş artarken yalnızlık da artıyor. Mesela araştırmada 65 yaş ve üstü kadınların yüzde 81’inin nadiren evden çıktığını tespit ettik. Evde geçirilen vaktin artmasıyla sağlık sorunları da baş gösteriyor. Sık spor yapanların oranı 65 yaş üstünde yüzde 20, yani oldukça düşük. Belki bu nedenle 65 yaş ve üstünün yüzde 62’si fazla kilolu veya obez.

Araştırmanın detayı oldukça uzun. Meraklısını, Her Yaşta projesi özelinde hazırladığımız web sitemiz heryasta.org sayfasına bekleriz.

Yaşlılığın İtibarını Yükseltmeyi Hedefliyoruz

Yaşlılık dönemi sanılanın aksine pasif bir zaman dilimi değil,  sadece yaşam akışının yeni bir dönemine geçiştir. “Yaş alma” ayrımcı algılamaların tam aksine; yaşamımıza birçok alanda değer katan bir tecrübedir. Yaş kavramıyla barışıp kendimizi orta yaştan itibaren bu döneme hazırlayarak mutlu, sağlıklı ve güven içinde bir yaşlılık dönemi geçirebiliriz.

Biz de “Her Yaşta” projesiyle orta yaşın yaşlanmaya hazırlanmasına katkıda bulunmayı, şu an negatif algılanan ve itibarı düşük olan yaşlılık algısını olumluya çevirerek yaşlıların hayata katılımını artırmayı ve sonuç olarak “yaşlılığın itibarını yükseltmeyi” hedefliyoruz.

Heryasta.org sitemizde orta yaşı yaşlılık dönemine hazırlamaya, yaşlıların ise dolu dolu yaşamasına rehberlik edecek içeriklerimiz yer alıyor. Yaşlanırken kazandıklarınız, uzmanlarla yapılan röportajlar, seyahat, kültür, sağlık, beslenme önerileri. Kısacası burada her yaşta dolu dolu yaşamaya dair çok şey var.

Yaşlanmak matematiksel olarak var olsa da emeklilik yaşımız gelince unutmayalım ki bir bu kadar daha yaşayacağımız günler var. Üstelik tecrübelerimizle, hayallerimizle, sevdiklerimizle… Naçizane önerim dolu dolu yaşamaktan vazgeçmeyin, hayatı sevdiklerinizle yaşadığınız deneyimlerle güzelleştirin. Mutlu günler.