Yaşlanma, bir sağlık sorunu oldu ama daha önemli bir sorunu da beraberinde getirdi; bunun adı sağlıksız yaşlanma… Sadece sorun olarak değil çözüm olarak düşünülürse, sağlıklı yaşlanma, ülkemizde de tartışılan, ancak yaşlanan nüfusa sahip ülkelerin hepsinde uzun süredir gündemde olan bir konu oldu.
Hepimizin bir yaş daha alacağı 2024 yılının bu son haftasında, sizlerle giderek artan yaşlanma konusunu dikkatinize sunmaya çalışacağım. Yaşlanma, bir sağlık sorunu oldu ama daha önemli bir sorunu da beraberinde getirdi; bunun adı sağlıksız yaşlanma… Sadece sorun olarak değil çözüm olarak düşünülürse, sağlıklı yaşlanma, ülkemizde de tartışılan, ancak yaşlanan nüfusa sahip ülkelerin hepsinde uzun süredir gündemde olan bir konu oldu.
Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşların dokümanlarından, Onbirinci Kalkınma Planı ve iş dünyası kuruluşlarının danışmanlık şirketleriyle birlikte yaptığı çalışmalara kadar, birçok çalışmanın temasını oluşturdu.
Geçtiğimiz Kasım ayında, OECD Avrupa Komisyonu da bu konuya ilişkin bir rapor yayınladı. Raporun tam adı; Bir Bakışta Sağlık: Avrupa 2024, Avrupa Birliği Döngüsünde Sağlık Durumu (Health at a Glance: Europe 2024: State of Health in the EU Cycle.
Avrupa’da sağlıkta karşılaşılan zorlukları aktaran rapor, iki bölümden oluşuyor (https://doi.org/10.1787/b3704e14-en).
İlk bölüm, Avrupa’daki sağlık işgücü eksikliklerini inceliyor, geri planındaki etkenleri araştırıyor. İkinci bölüm ise yaşlanan nüfusun sağlığında son dönemde yaşananları içeriyor. Bu bölümde, sağlıklı uzun ömürlülüğü teşvik etme öncelikleri tartışılıyor (https://www.oecd.org/en/publications/health-at-a-glance-europe-2024_b3704e14-en.html).
65 Yaş Sonrası Yaşanan Yirmi Yılın Yarısından Fazlası Kronik Hastalıklarla Geçiyor
Avrupa ülkeleri, uzun yıllardır demografik değişimle uğraşıyor. 65 yaş üstü nüfus oranının 2023’te yüzde 21’den 2050’ye kadar yüzde 29’a çıkacağı öngörüsünün yer aldığı raporda, 65 yaşındaki yaşam beklentisinin artık 20 yılı aştığı belirtiliyor. Yirmi yılın yarısından fazlasının da kronik hastalık ve engellilik gibi yaşanmamışlıklarla geçtiğinden söz ediliyor. Bu durumun özellikle erkeklerden daha uzun yaşayan kadınlar için geçerli olduğu, bu nedenle de sağlıklı yaşam beklentisinde neredeyse cinsiyet yönünden hiç fark bulunmadığı aktarılıyor.
Rapor, sağlıklı uzun ömürlülüğü teşvik etmenin, sağlık ve uzun vadeli bakım sistemleri üzerindeki yükü azaltabileceğini vurguluyor. Kadın ve erkekler arası yaşlılıktaki hastalık yükünün önemli bir kısmının, yaşam boyunca temel risk faktörlerinin ele alınarak önlenebileceği vurgulanıyor. Buna, 2024 Lancet Demans Önleme Komisyonu Çalışması örnek verilebilir. Raporda, 14 risk faktörü ile yüzde 45’i bulan oranlarda demans belirtilerinin önüne kolaylıkla geçilebileceği belirtilmektedir (Lancet 2024; 404: 572–628, https://doi.org/10.1016/S0140-6736(24)01296-0).
Yetersiz fiziksel aktivitenin yaşlılıkta kardiyovasküler hastalıklar, depresyon ve diğer birçok hastalığın gelişimine büyük ölçüde katkıda bulunduğu bilinmektedir. 65 yaş üstü insanların yalnızca yüzde 22’si yeterli fiziksel aktivitede bulunduğu dikkate alındığında, kronik hastalıklar için önemli bir risk faktörü olan obezite oranlarında da yaşla birlikte artma eğilimi gözleniyor.
Sekiz Yıllık Ülkeler Arası Yaşam Beklentisi Farkı
Avrupa Birliği ülkelerinde doğumda yaşam beklentisinin 2023’te 81,5 yıl olduğu ifade edilen raporda, en yüksek ve en düşük yaşam beklentilerine sahip ülkeler arasında sekiz yıllık bir farktan söz edilmektedir. Buna göre; İspanya, İtalya ve Malta, Avrupa Birliği ortalamasının iki yıldan fazlası yaşam beklentileri gösterirken, Letonya ve Bulgaristan beş buçuk yıldan fazla bu ortalamanın altında kalmaktadır.
Özellikle, bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde kalp damar hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranları, Avrupa’nın batısına göre yedi kat yüksek tespit edilmiştir. Raporda, 15 yaş grubunda fiziksel ve psikolojik birden fazla sağlık şikayeti bildirme oranının da Avrupa Birliği ülkeleri genelinde, 2017-2018’de yüzde 42’den 2021-22’de yüzde 52’ye yükseldiği aktarılmaktadır. COVID-19 kapanmalarının etkisi, sorunlu internet ve sosyal medya kullanımı yüksek oranları, siber zorbalığa maruz kalma, aşırı ekran süresi gibi başlıkların gençlerde ruh sağlığı etkisinin yakından izlenmesi tavsiye edilmektedir.
Ölümlerin Beşte Birinden Fazlası Yaşam Tarzı Risk Faktörlerinden
Raporda; tütün ürünleri kullanımı, zararlı alkol tüketimi, yetersiz beslenme, fiziksel aktivite eksikliği ve obezite gibi etkenler yaşam tarzı risk faktörleri olarak sıralanıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde, 2021 yılı hastalık ve ölüm yükünde; sigara içme, aşırı alkol kullanımı ve yüksek vücut kitle indeksinin atfedilen etkisi, yaklaşık 1,1 milyon ölüm ile tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 21’ine karşılık gelmektedir.
Avrupa Birliği ülkeleri genelinde, risk faktörleri yaygınlığının sürmekte olduğu açıklanan raporda; 2022’de yetişkinlerin yüzde 18’inin sigara içtiği, beşte birinin yoğun alkol tükettiği yer almaktadır.
Ergenlerin sadece yüzde 15’i Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği fiziksel aktivite seviyelerini karşıladığı, 15 yaşındakilerin yüzde 20’sinden fazlasının aşırı kilolu olduğu açıklanmaktadır.
Malta, Yunanistan ve Romanya’da bu oranın yüzde 25’i aştığı belirtilmektedir. Bu oran, düşük gelirli ailelerin ergenlerinde yüksek gelirlilere göre yüzde 60’tan fazla yüksek bulunmuştur. Yetişkinlerde ise aşırı kilolu oranı yarıdan fazlaya ulaşmakta, düşük ve yüksek eğitim seviyeleri arası fark ise yüzde 14 olarak belirtilmektedir.
Antibiyotik Direnci Maliyeti 6,6 Milyar Euro
Geçtiğimiz hafta değindiğim antimikrobiyal direnç konusunda, Avrupa Birliği ülkelerinde de ürkütücü boyutlara ulaşılmış durumdadır. Her yıl yaklaşık 35.000 ölüm ve 6,6 milyar Avro tahmini doğrudan maliyet raporlanmaktadır.
2022-2023 arasında test edilen bakterilerin yüzde 32’sinin temel antibiyotiklere dirençli bulunduğu belirtilmektedir. Bu oran Romanya, Yunanistan, Kıbrıs ve Bulgaristan’da yüzde 50’yi aşmaktadır.
Avrupa Birliği ülkeleri arasında antibiyotik tüketimi, yaklaşık dört kat değişmekte, sonuçta antibiyotik kullanımını optimize etmek için antimikrobiyal yönetimine yönelik iyileştirmeler vurgulanmaktadır.
Yaş Almışlarda da Aşılama
Aşılama, genelde bilinenin aksine, sadece çocuklar için önemli değildir. Özellikle yaş alanların korunmasında yaşamsal önemi vardır. 2021 sonunda, Avrupa Birliği ülkeleri 60 yaş üstü nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ının COVID-19 aşılamasını tamamladığını gösteren rapor, ikinci hatırlatma dozunda eşitsizlikler yaşandığını göstermektedir.
İrlanda ve Danimarka’da bu eşitsizlik oranı yüzde 75’in üzerindeyken, Bulgaristan, Romanya, Slovak Cumhuriyeti ve Litvanya’da yüzde 5’in altında olarak ifade edilmektedir. Grip aşılama oranlarının da salgının ilk yılında yükseldiği, 2021 ve 2022’de düştüğü belirtilmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde aşı tereddüdü ve erişim sorunları ile aşı güvenliğine ilişkin kamuoyu algısı yüzde 94 ile yüzde 60 arasında değişmektedir.
OECD Avrupa Komisyonu Raporu’nda sıralanan tüm bu tespitler ile diğer küresel ve Türkiye’de farklı kurumların yaptığı çalışmalar birleştirilerek, mutlaka kamu ve özel sektör bir arada yol alınmasında fayda olacaktır;
- Dünyanın bütün ülkelerinde yaş almışların ihtiyacı olabilecek sağlık ve bakım hizmetlerinde yapılanlar taranmalı, ülkemiz koşullarına en uygun iyi uygulama örnekleri belirlenmelidir,
- Sağlıklı yaş almayı teşvik edecek uzun süreli bakım hizmetleri uygun finansman yöntemleriyle birlikte düşünülmelidir,
- Bu kapsamda, sosyal sigortacılık anlayışıyla ihtiyaca göre bakım sigortası finansman modeli tasarlanarak uygulamaya geçirilmelidir,
- Bu model, gerektiğinde kamu sigortacılığı destekli tamamlayıcı özel sigortacılığını da içermelidir,
- Evde bakım hizmetleri yerel ve merkezi yönetimlerin koordinasyonu ile düzenlenmelidir,
- Yaşam boyu sağlık anlayışı ve sağlıklı yaş alma bilinci geliştirilmesine yönelik programlar hızla uygulamanmalıdır,
- Erken teşhis ve tarama programları yaş alanlara yönelik olarak da kapsamlı bir biçimde ve olabildiğince süratle yaygınlaştırılmalıdır,
- Hizmet kapasitesi ve kalitesini özel sektörle birlikte arttırabilecek projeler ile bunlara yönelik gereken teşvik ve muafiyetler sağlanmalıdır,
- Gerekli insan kaynağı yetiştirme ve istihdam mekanizmaları geliştirilmelidir,
- Yaş alanların yaşam kalitesini gözeten çevre düzenlemeleriyle birlikte planlanmalıdır,
- Dijital teknolojilerle, kullanıcı dostu uzaktan takip platformları oluşturulmalı ve geri ödeme modelleriyle işbirliği içinde çalışması sağlanmalıdır.
Basamaklar Arasında Dijital Entegrasyon
Yıllardır söylendiğinin tersine, yakın gelecekte artık genç nüfusumuzla “Fırsat Penceresi” olamayacağız…
O zaman, buna yönelik politikalar hızla tasarlanmalı ve uygulamaya geçirilmelidir. Ne yazık ki, ülkemizde Genel Sağlık Sigortası yasalaşma sürecinde “çok uzun bir süreç” yaşanmıştır. Yasa tasarısının Bakanlar Kurulu’na sunum tarihi olan 1967 yılından tam 41 yıl sonra yasalaşarak uygulama için düğmeye basıldığı hatırlandığında, neden “çok uzun bir süreç” ifadesini kullandığım daha iyi anlaşılacaktır. Sigortacılıkta 41 yıl sonra başlangıç, sadece aktüeryal denge sorunu oluşturmuş olabilir. Oysa ki, yaşlı bakım sigortasındaki gecikme, sağlıksız yaşlanan nüfusun getirdiği sorun da düşünüldüğünde, içinde sosyo-ekonomik boyutlarıyla birlikte aktüeryal dengeyi çok çok aşan sorunları akla getirmelidir.
Dünyada bir kaç gün sonra gireceğimiz 2025 yılında, 11.3 trilyon dolar sağlık harcaması olacağı öngörülüyor. Demografik değişim, bu harcamanın büyük bir kısmının kronik hastalıklarla birlikte sağlıklı yaşlanma çabaları için harcanacağını düşündürebilir.
Yine, 2025 yılında, yapay zeka ile bütünleşmiş dijital sağlık teknolojileri ve uzaktan bakım çözümlerinin, sağlık hizmetlerinde dönüşümü hızlandırabilecek yeni yeni fırsatlar getirebileceğini göstermektedir. İşin özü ise, yaşlı sağlığına yönelik hizmetleri de içerecek şekilde, sağlık hizmetlerinin tamamında tüm basamaklar arası dijital entegrasyonda odaklanmaktadır.
Sadece biz hizmet kullanıcıları için değil tüm sağlık sektörü için üretken ve verimli bir 2025 yılında sağlıklı yaş almak dileğiyle…