Bir süredir trafik sigortası, bazı kesimler tarafından gündeme getirilmeye çalışılıyor. Öncelikle şunu belirteyim, yıllardır trafik sigortasına yönelik algıda bir sorun var. Vergi gibi algılanıyor ve ‘devletin koyduğu bir vergi işte, mecburen yaptırıyoruz, yaptırmasak aracı bağlayacaklar’ deniyor. Hal böyle olunca da trafik sigortasındaki her prim artışı 24 milyon sürücünün tepkisini çekiyor.
Birkaç gündür okuyuculardan trafik sigortası ile ilgili sorular alıyorum. Kimileri fiyatların çok yükseldiğinden yakınıyor; kimileri ‘sigorta şirketleri serbest tarife istiyorlarmış, yüksek olan fiyatlar serbest olursa daha da yükselecek, zaten zorunlu olduğu için yaptırıyoruz, artık yaptırmayız’ diye sitem ediyor. Dikkat ediyorum, bir süredir trafik sigortası, bazı kesimler tarafından gündeme getirilmeye çalışılıyor. Hepsine değineyim.
Öncelikle şunu belirteyim, yıllardır trafik sigortasına yönelik algıda bir sorun var. Vergi gibi algılanıyor ve ‘devletin koyduğu bir vergi işte, mecburen yaptırıyoruz, yaptırmasak aracı bağlayacaklar’ deniyor. Hal böyle olunca da trafik sigortasındaki her prim artışı 24 milyon sürücünün tepkisini çekiyor.
Burada sigorta şirketlerinin de kabahati var. Nasılsa zorunlu, nasılsa yaptırılacak deyip; bunun bir vergi olmadığını, trafik sigortasının neden yaptırıldığını, sürücülerin ödedikleri prim karşılığında neyi satın aldığını vatandaşa anlatmıyorlar. Neden? Çünkü 70 yıldır bu sigorta uygulanıyor ve kanıksanmış.
SİGORTA YAPILMAZSA NE OLUR?
Bakın, bugün trafikte, karşı tarafa vereceğiniz maddi zararı 120 bin liraya kadar sizin trafik sigortanız karşılıyor. Kazaya karışıp, birinin ölümüne neden olursanız sizin trafik sigortanız, kazada ölenlerin yakınlarına 1 milyon 200 bin liraya kadar vefat tazminatı ödüyor. Fiyat yüksek, bu vergi deyip sigortayı yaptırmazsanız; bu tazminatları cebinizden ödemek zorundasınız.
Peki, bu teminatları satın almak için kaç lira prim ödüyorsunuz? İstanbul’daki otomobillerden örnek vereyim -çünkü trafik sigortasının priminin en yüksek olduğu il İstanbul- hasarsız sürücüyseniz 3 bin 200 lira prim ödüyorsunuz. İlk kez trafiğe çıkacaksanız ve ilk kez sigorta yaptırıyorsanız 7 bin lira prim ödüyorsunuz.
TRAFİK SİGORTASI VERGİ Mİ?
Bu şu demek. Sigorta yaptırıp, 3 bin 200 lira prim ödeyerek, trafikte karşı tarafa vereceğiniz maddi zararlar için 120 bin lira, birisinin ölümüne veya sakatlanmasına sebep olursanız da 1 milyon 200 bin lira vefat tazminatı satın almış oluyorsunuz. Şimdi bunun neresi vergi? 3 bin 200 lira ödeyip sigorta yaptırmak mı, yoksa sigorta yaptırmayıp olası bir kazada cepten 120 bin ya da 1 milyon 200 bin lira ödemek mi? Daha nasıl anlatayım? Tabi, hiç kaza yapmamış sürücülere ödedikleri bu primler külfet gelebilir ama siz bir de kazaya karışanlara trafik sigortasının ne demek olduğunu sorun.
FİYATLAR ARTACAK ENDİŞESİ
Birkaç gündür serbest tarifeye geçilirse sigorta şirketlerinin primleri fahiş artıracağı da konuşuluyor. Ne demek serbest tarife? 2017 yılına kadar sigorta şirketleri trafik sigortasının fiyatlarını serbestçe belirliyordu; bu tarihten itibaren devlet müdahale etti; araç gruplarına, illere, sürücülerin hasar geçmişine göre fiyatları devlet belirliyor. Şirketler belirlenen bu fiyatların üstüne çıkamıyor ama isteyen şirket tüketiciye daha altına fiyat verebiliyor.
Şirketler ise serbest tarifeye, -halk dilindeki adıyla da serbest piyasa koşullarına- dönülmesini ve fiyatları serbestçe belirlemek istiyor. Peki, böyle olursa, fiyat fahiş artar mı? İşin doğrusunu size anlatayım. Bugün tüm şirketler devletin belirlediği fiyattan trafik sigortasını satıyor; kimsenin altına falan sattığı yok. Serbest sisteme geçilirse, rekabet oluşacak ve özellikle hasarsız veya az hasarlı sürücüler daha uygun şartlarda sigorta yaptırabilecek.
Elbette belirli kesimin fiyatları artacak ama ne olacak; hasarlı-hasarsız sürücü ayrımı olacak. Bugün zaten trafikteki 20 bin çok hasarlı sürücünün faturasını diğer sürücüler ödüyor. Diyeceğim o ki, hasarsız sürücüyseniz, serbest düzen sizi etkilemez. Şunu da belirteyim, bugünden yarına trafik sigortasında serbest tarifeye de geçilmez. Muhtemelen kademeli bir geçiş olur.
Noyan Doğan/Hürriyet Gazetesi