Özyeğin Üniversitesi Finans Mühendisliği Merkezi Koordinatörü ve Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı Erkan Kilimci ve Quick Finans Genel Müdürü Nihat Karadağ, uygulanan ekonomi programını, kredilerdeki gelişmeyi ve önümüzdeki dönümde ekonomideki beklentileri değerlendirdi.
Özyeğin Üniversitesi Finans Mühendisliği Merkezi Koordinatörü ve Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı Erkan Kilimci ve Quick Finans Genel Müdürü Nihat Karadağ, uygulanan ekonomi programını, kredilerdeki gelişmeyi ve önümüzdeki dönümde ekonomideki beklentileri değerlendirdi.
Erkan Kilimci, uygulanan ekonomi programının istikrar programı gibi düşünülebileceğini, üç ayaktan oluştuğunu, fiyat istikrarı, finansal istikrar ve akıllı, basiretli borçlanma uygulamaları olduğunu belirterek, “Tabii uygulanan politikanın aynı zamanda bir risk yönetimi tarafı var. Büyük bir bilanço gibi görürseniz Türkiye’yi, bunun içerisinde varlıklar ve yükümlülükler var. Bu yükümlülükler tarafında da yabancı para cinsinden ve TL cinsinden yükümlülükler olduğunu görüyoruz. Uygulanan bu risk politikaları da şu anda bu bilançonun dengeli olmasını sağlamaya yönelik olarak geliştirilmiş durumda” dedi.
ATILAN ADIMLAR TATMİN EDİCİ
Bazı yurtdışı borçlanmalara ciddi ilginin olduğunu, bazı bankaların sermaye benzeri tahviller çıkardıklarını ifade eden Kilimci, “Bu sermaye benzeri tahvilleri aslında çok nitelikli yatırımcılar yakından takip ediyor. Aldıkları riskler de ülke riski anlamında, ekonomi riski anlamında oldukça iyi analiz edilmesi gereken riskler. Bunun bu kadar ilgi görebiliyor olmasının sebebi fiyat istikrarı konusunda atılan adımların gayet tatmin edici boyutta ilerlemesinden kaynaklanıyor. Alınan kararların ekonomideki yansıması ister istemez zaman alıyor, 14-16 aya kadar ulaşabiliyor” dedi.
EN GÜÇLÜ ARACIMIZ POLİTİKA FAİZİ
Kilimci, enflasyonun kalıcı olarak çözülmesinin tamamen kredi mekanizmasını yönetmekle olmayacağını da vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kredi arzı dediğimiz şey, piyasada dolaşan paranın da kaynağı. Buradaki yavaşlama ister istemez reel varlıklara ya da herhangi bir finansal varlığa da talebin kısıtlanması anlamına geliyor. Şu anda alınan kararların, kredi büyüme hızının yavaşlamasında etkili olduğunu görüyoruz. Zaten bunun için en güçlü aracımız politika faizi. Politika faizinin uzun dönem boyunca gerçekleşen ve beklenen enflasyonun altında olduğunu görmüştük. Şimdi bu denge değişiyor ve ilk önce mevduat ve kredi faizleri üzerinden etkinliğinin arttığını görüyoruz ve atılacak adımlar bundan sonrasında ilişkinin güçlü kalmasına yardımcı olacak. Ama şunu unutmayalım, bu sadece kısıtlı bir süre kullanabileceğiniz bir fırsat.”
ÖNEMLİ OLAN ÜRETİMİ, TİCARETİ DESTEKLEMEK
Quick Finans Genel Müdürü Nihat Karadağ, piyasa aktörlerinin bekledikleri enflasyon seviyesine göre karar verdiklerini ve faiz oranın yüksekliği değerlendirilirken de faiz oranı içerisindeki enflasyon yüksekliği, reel faiz oranına bakıldığını belirterek, şunları söyledi:
“Nominal faiz olarak faizlerin yüksek olması yüksek anlamına gelmiyor. Nominal faizin içerisinde ne kadar reel enflasyon payı var, ne kadar reel faiz var buna bakıyor ve kararlarını buna göre veriyorlar. Ekonomi yönetimi de, kredi büyümesinin engellenmesi düşünülüyorsa –ki, şu an bu yönde birtakım uygulamalar var- kredi büyümesinin daraltılması ne kadar ekonomik faaliyetleri olumsuz etkileyebilir buna bakıyor. Ekonomik refah seviyesi ve sosyal kesimlerin ne kadar etkilendiği ve büyüme oranının bundan ne kadar etkileneceği bu çok önemli. Çünkü büyüme ve kredi büyümesi birbiriyle çok bağlantılı. Bu kararı verirken de aslında çok seçici davranışlarda kredi kullandırılmaları gerekiyor. Yani ekonomi yönetimi seçici sektörlere, üretim ve ticareti büyütecek kararlar almak zorunda. Geçmişte gördük ki kullandırılan krediler farklı alanlara gitti. O zaman bu ekonomiye bir katkı yapmadı, tam tersi olumsuz etki yaptı. Burada hassas nokta seçici uygulamayı doğru seçmek, yani üretimi ve ticareti finanse etmek.”
FİNANSMAN ŞİRKETLERİ KRİTİK KONUMDA
Nihat Karadağ, bugün piyasada krediye ciddi talep olduğunu, enflasyonun kredi talebini büyüttüğünü ifade ederek, şunları söyledi:
“Yüksek enflasyon döneminde enflasyon kadar kredi hacminin büyümesi gerekiyor. Bu da bir talep yaratıyor. Eğer enflasyon seviyesinin altında kredi büyümesi varsa burada bir daralma etkisi ortaya çıkıyor. Kredi faaliyetlerinin enflasyonu olumsuz etkilememesi kritik bir konu. Kredi uygulamalarının üretimi ve ticareti desteklemesi önemli. Burada da finansman şirketleri kritik konumda. Çünkü finansman şirketleri ticareti finanse ederler, yani nakit kredi vermezler. Herhangi bir ticarette satın almayı, herhangi mal satın alma sırasında kredi açarlar. Ama krediyi satıcıya kullandırırlar. Burada seçici bir pozisyon alırlar. Kredinin farklı amaçlarla kullanılması riskini de engellemiş olurlar. Bizler KOBİ’lere, küçük esnafa, küçük işletmelere kredi kullandırırız.”