Zurich Türkiye CEO’su Yılmaz Yıldız, yeni açıklanan Küresel Riskler Raporu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl hayat pahalılığı ve enflasyon ön plandayken, bu yıl sürpriz olarak yapay zeka kaynaklı dezenformasyonun en büyük risk olarak çıktığını belirten Yıldız, “Özellikle demokrasiler için büyük bir tehdit” dedi.
Editör: AYTAÇ NALLAR
Zurich Türkiye CEO’su Yılmaz Yıldız, gelecek iki yıl için, yapay zeka kaynaklı dezenformasyon, olağanüstü hava olayları, toplumsal kutuplaşma, siber güvenlik ve ülkeler arası silahlı çatışmanın ilk beş risk olarak belirlendiğini, ekonomik eşitsizlik, hayat pahalılığı ve istemsiz göçün diğer kısa vadeli riskler olduğunu söyledi. Hem ülkeler arası eşitsizlik hem de ülkeler içi eşitsizliğin çok ciddi ekonomik ve sosyal sorun olduğunu belirten Yıldız, “İstemsiz göçten toplumsal kutuplaşmaya, seçim sonuçlarından bölgesel çatışmalara kadar pek çok sorunun kaynağı. Kolay bir çözümü de gözükmüyor. Global müesses nizam temsilcilerinin kısa vadede yüzde 82, uzun vadede yüzde 92’sinin kötümser olduğunu görüyoruz” dedi.
Yılmaz Yıldız, yeni açıklanan Küresel Riskler Raporu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl hayat pahalılığı ve enflasyon ön plandayken, bu yıl sürpriz olarak yapay zeka kaynaklı dezenformasyonun en büyük risk olarak çıkmasının düşündürücü olduğunu ifade eden Yıldız, “Covid döneminde uygulanan genişletici para politikaları, global tedarik zincirindeki sorunlar ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tüm dünyada yükselen enflasyonun, FED başta olmak üzere merkez bankalarının kararlı tutumu sayesinde kontrol altına alındığı inancı hâkim. Global enflasyon trendlerindeki bu olumlu algı kalıcı olacak mı göreceğiz” şeklinde konuştu.
DEMOKRASİLER İÇİN BÜYÜK TEHDİT
Önümüzdeki iki yılda dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı 45 ülkede yaklaşık 3 milyar seçmenin oy kullanacağına dikkat çeken Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“ABD, Hindistan, İngiltere, Meksika bu ülkelerden bazıları. Bu seçimlerin adil ve seçmen iradesini yansıtır nitelikte olması çok önemli. Yapay zeka teknolojisi ile herhangi bir olay veya liderin ses ve görüntüsünü kolayca taklit edebildiğiniz ve kullanıcı profiline göre görüntü, ses ve mesajları kolayca kişiselleştirebildiğiniz bir dünyada, seçim süreçlerinin manipüle edilme riskinin ne kadar büyük olabileceği ortada. Seçimlerin ötesinde, aynı teknolojinin toplumları kutuplaştırma, radikalleştirme, mevcut demokratik kurumlara ve liderlere duyulan güveni sarsma ve genel olarak toplum içinde karışıklık çıkarma için rahatlıkla kullanılabileceği inancı var. Özellikle demokrasiler için büyük bir tehdit.”
HAVA OLAYLARI 10 YILA DAMGASINI VURACAK
Yılmaz Yıldız, gelecek 10 yıla damga vuracağı düşünülen risklerin beşinin, olağanüstü hava olayları, dünya ekolojik sisteminde kritik değişimler, biyoçeşitlilik kaybı, doğal kaynak kıtlığı ve hava kirliliği olarak çevreyle ilişkili konulardan oluştuğuna değinerek, bu konuda da şunları söyledi:
“Kuraklık, sel, fırtına, orman yangınları, tsunami ve hatta artan depremler son 3 yılda 1 milyondan fazla can kaybına ve 1 trilyon doların üzerinde mal kaybına neden oldu. 25 milyon insan sadece olağanüstü hava olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldı. İklim değişikliğinin özellikle gıda ve su güvenliği üzerinde büyük etkisi var. Dünya nüfusunun kalori gereksiniminin büyük bölümünü karşılayan buğday, mısır, pirinç ve soya, küresel ısınmadan en çok etkilenen tahıl grupları. Özellikle Akdeniz havzası ve Anadolu küresel ısınmadan en çok etkilenecek coğrafyalardan. Trendler böyle devam ederse, önümüzdeki 50 yılda Anadolu coğrafyasının önemli bir bölümünün çölleşmesi kaçınılmaz. 2050 yılına kadar dünya gıda tüketimi yaklaşık iki kat artacak. Her yıl yaklaşık Kanada büyüklüğünde bir alana ihtiyaç var ki yeni gıda talebini karşılayalım. Bu anlamda, ne yazık ki iyimser olmak kolay değil.”
“Her ne kadar çok kutuplu bir dünya var gibi gözükse de, kısa-orta vadede global sorunlara global çözümler üretmek zorundayız” diyen Yıldız, “Ancak, İşin özü şu ki, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan ekonomik ve siyasi düzen, bizzat bu düzeni kuran ABD tarafından yeniden kurgulanıyor. O nedenle ABD seçim sonuçları, sonrasında uygulanacak ekonomik ve siyasi politikalar, ABD’nin Çin’i global ekonomi ve tedarik zincirlerinde nasıl konumlayacağı, FED’in faiz politikaları ve Rusya-Ukrayna savaşı sonuçları dünyanın ekonomik ve siyasi gidişatını belirleyecek önemli etmenler” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE KALİTELİ YABANCI SERMAYEYİ ÇEKEBİLİR
Bu gelişmelerin Türkiye’ye etkilerine de değinen Yıldız, bu konuda da şunları söyledi: “Covid sonrası başlayan trend, ABD – Çin gerilimi ve devamında ortaya çıkan Rusya – Ukrayna savaşıyla beraber özellikle Avrupa’da Çin merkezli global tedarik zincirlerinin “on-shoring” denilen Avrupa’ya yakın coğrafyaya getirilmesi önemli bir stratejik zorunluluk olarak ortaya çıktı. Bu noktada özellikle Avrupa Birliği üyesi olmuş Doğu Avrupa ülkeleri avantajlıydı. Ancak Rusya – Ukrayna savaşıyla beraber farklı çözüm gereksinimleri ortaya çıktı. Bu çerçevede Türkiye güçlü sanayi altyapısı, eğitimli ve çalışkan iş gücü ve Avrupa Birliği ile gümrük birliği olması sebebiyle çok önemli bir avantaj elde etti. Hükümetin son dönemde AB gümrük birliği çerçevesini genişletme çabaları da bu doğrultuda çok doğru bir adım. Türkiye bu süreçte kartlarını iyi oynarsa Avrupa’dan yüksek miktarda kaliteli, uluslararası sermaye yatırımları çekecektir.”