Uzmanlara göre, dolar/euro döviz kuru şubat ayından bu yana dik bir yörüngede ve biraz endişe verici bir oranda yaklaşık yüzde 10 oranında düştü. Ancak odak noktası, euronun zayıflaması değil, doların güçlenmesi. Bu durum Euro Bölgesi’nden yapılan ihracat için bir destek olarak görülebilir, ancak bu durum Avrupa için iyi bir durum olarak kabul edilmiyor.
Euro tam 20 yıl önce dolar ile aynı pariteye ulaştı. Şimdi durum tekrarlandı. Bu kez Ukrayna’daki savaşla ve pandeminin getirdiği tedarik kriziyle bağlantılı faktörler tarafından teşvik edildi. Mapfre, “Euro/Dolar Paritesi: İllüzyon mu Gerçek mi?” başlıklı bir makale yayınladı. Makaleye göre, uzmanlar, ekonomide yüksek enflasyon yaşadığında, karşılık gelen para biriminin yaşayabilirliğini korumak için faiz oranlarının genellikle yükseltildiğine dikkat çekiyor. Meselenin hem basit hem de karmaşık olduğu belirtiliyor. Basit, çünkü Mapfre uzmanları, Atlantik’in her iki tarafındaki jeopolitik konular ve farklı merkez bankası politikaları nedeniyle durum farklı ve en azından Avrupa’da, tüm üye ülkeler arasında ortak bir politika geliştirme zorluğu nedeniyle de karmaşık.
EURO ZAYIFLAMADI DOLAR GÜÇLENDİ
Uzmanlara göre, dolar/euro döviz kuru şubat ayından bu yana dik bir yörüngede ve biraz endişe verici bir oranda yaklaşık yüzde 10 oranında düştü. Ancak odak noktası, euronun zayıflaması değil, doların güçlenmesi. Temel bir bakış açısı ile bu senaryo Euro Bölgesi’nden yapılan ihracat için bir destek olarak görülebilir, ancak bu doğru olsa bile, bunun Avrupa için iyi bir durum olmadığı kabul ediliyor.
İTHALAT-İHRACAT SORUNU
Makalede, güçlü doların dünyanın geri kalanıyla likidite sıkışıklığı anlamına geliyor ve bu da hem Avrupa hem de gelişmekte olan ülkeler için olumsuz bir durum. Sorun, değer kaybının Avrupa ile ticaret yapan ülkelerin para birimlerine karşı değil, yalnızca dolara karşı olması… Sonuç olarak, dolar cinsinden ithalat daha pahalı hale gelirken, müşteri ülkeler için ihracat daha kolay hale gelmiyor.
Analistler, döviz kurunun bu seviyelerde olmasının nedenlerinden biri olarak Christine Lagarde başkanlığındaki Avrupa Merkez Bankasının eylemsizliğine ve FED’in hızlı ve agresif tepkisine bağlıyor.