Bu hafta bir değişiklik yapmak istedim. Son okuduğum kitaptan edindiğim, aklımızdan hiç çıkmaması gereken tavsiyeleri içeren bazı bölümleri alıntılarla aktaracağım. Belki de uzun bir tatilin hemen ardından, sektör ağırlıklı bir konu yerine, ilk defa tercih ettiğim bu değişik yol için, bana “nereden çıktı şimdi bu…” diyebilirsiniz.
En az benim kadar sizlerin de tanıdığı ve takip ettiği, hatta belki de bu kitabı okuyup arkadaşlarına tavsiye ettiğini duyar gibiyim. Çünkü kitabın yazarı, kendi alanında saygın, aranılan, iz bırakan kişiliktir.
Göle’den Boston Collage’da Doktora’ya
Kitabın yazarı, 100’ü aşkın bilimsel yayına imza atan, dünyada bilimsel çalışmalarına en çok atıf yapılanlar arasında sayılan uluslararası bir öğretim üyesidir.
Geçtiğimiz ay, New York Üniversitesi’nde ders veren bilim insanımız Selçuk Şirin’in, “Bir Mutluluk Reçetesi, Çağı Anlamak İçin Yazılar” adlı son kitabını yayınladı.
Eğitimci, akademisyen, istatistik ve davranış bilimi uzmanı Selçuk Şirin. O dönemde Kars bugün Ardahan İli sınırları içindeki Göle ilçesinde lise bitiren, ODTÜ mezuniyeti sonrası New York Eyalet Üniversitesi’nde Yüksek Lisans, Boston Collage’da Doktora yapan Prof. Dr. Selçuk Şirin, kalkınma ve eğitim ilişkisi alanındaki çalışmaları ile tanınır.
Akademik yayınlarına ek olarak, son yıllarda çoksatar kitaplar listesine giren Türkçe kitaplar da yazmaya başlamış. “Bir Mutluluk Reçetesi, Çağı Anlamak İçin Yazılar” kitabı da bunlardan biri.
36 bölümden oluşan kitabın bölüm başlıkları arasında; Dijital Yerliler: Teknolojinin İçine Doğan Nesil, Algoritma Beynimizi Çürütüyor, Kadınlar Erkeklere Rağmen Başarıyor, Yalnızlık: Görünmez Salgın gibi başlıklar ve etkileyici içerikleri var.
Hassas Denge Etik
İlk olarak, “Çok İzlenen Az Sorgulanan: Popüler Profesörler” başlığı altındaki görüşlerinden başlayacağım. Bu başlıkta; Türkiye’de akademisyenlerin yalnızca üniversitelerde değil, TV. stüdyolarından sosyal medya platformlarına kadar geniş bir alanda yer aldığını belirtiyor.
Bu yeni fenomenin, bilimin etik prensipleriyle popüler kültürün beklentileri arasındaki hassas dengede saklı olduğunu anlatıyor.
Bilimin üç şartı olarak; gözlemin sistematik olması, gözlemin ampirik bir veriye dayanması ve gözlemin alan uzmanlarının hakemliğinden geçmiş olmasını sıralıyor.
Bu üç kritere uymayan hiçbir gözlemin bilimsel olmadığını vurgulayan Selçuk Hoca, bunu bir örnekle de açıklıyor. Hatta, popüler profesörlerin, hem bilimin temel kriterlerine uymak hem de popüler dünyada var olmak istiyorsa, kendilerini sınırlayan meslek etiğine uyma zorunluluğunu vurguluyor.
Bu başarıldığında, her toplumda hem bilime olan saygının artacağını, hem de popüler konuların bilimsel bir çerçevede sunulmasının gerçekleşebileceğini ifade ederek, bunun zor ama mümkün olduğunu belirtiyor.
Beceri Odaklılık
Bir başka ilgi çekici başlık, “Geleceğin Müfredatı: Bu Beceriler Olmazsa Olmaz”. Hayatın ve dünyanın değiştiğini, eğitimin de değişmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan bu bölümde, bilgi odaklı değil beceri odaklı olma temelinde bir eğitim zorunluluğundan söz ediliyor.
Bilginin global ve her yerde olduğundan yola çıkılarak, rekabet etmek için neyin bilindiği değil neyin yapıldığının önemli olduğunun altı çiziliyor. Bu yüzden de dünyada beceri odaklı müfredata geçildiği anlatılarak altı temel beceri sıralanıyor;
- Eleştirel düşünme becerisi,
- İşbirliği yapma becerisi,
- Zihinsel esneklik becerisi,
- İnisiyatif alma becerisi,
- İletişim becerisi,
- Bilgiye işleme becerisi,
Durumdaşlık
Son paylaşmak istediğim bölüm aslında aynı zamanda kitabın da son bölümü, kapanış cümleleridir. Bölüm adı, “Aşk Bitti, Yaşasın Situationship!”.
“Durumdaşlık” adı verilen bu kavram; esnek, etiketsiz, anlık tatmine dayalı bir yakınlık tercihi olarak ifade edilmiş. Dijital çağın gençlerinin uzun vadeli bağlar yerine “situationship” adı verilen seçimlerini tanımlamak için kullanılan bir kavram.
2017 yılında duruma göre niteliği değişen ilişkileri tarif etmek için kullanılan bu kavramın “Türkçeleştirilmesi için günlerce kafa yorduğunu” yazan Selçuk Şirin, sosyal medyada yaklaşık 200 önerinin değerlendirilerek, daha iyisi bulununcaya kadar, tek kelimeyle karşılanan bu çeviriyi öneriyor.
Şimdiki gençleri diğer kuşaklardan ayıran; anında tatmin, neredeyse sınırsız seçenek ve sanal referans olarak üç temel faktörü sıralıyor. Hatta, anında tatmin ile şipşak tatmin benzetmesi yapıyor.
“Durumdaşlık”, aslında yönetimdeki durumsallık yaklaşımına çok benziyor. Organizasyonlardaki davranışların ve yönetim stratejilerinin değişebileceğini savunan bu ekole göre, insan davranışını yalnızca kişisel özelliklere ve kişiliklere bağlamak yerine, çevresel ve durumsal faktörlerin etkisi görülür.
Geçmiş Tecrübelerden Gelen Bagaj
“Çağı Anlamak İçin Yazılar” başlığını Selçuk Şirin Hocamızın kitabının adından aldım, bitirirken de “Zamanın Ruhunu Yakalamak” adlı bölümdeki tespitlerinden bazılarını paylaşmak istiyorum;
“Zamanın ruhunu anlamak için bolca kitap okuyorum, olup bitenleri anlamaya çalışıyor ama bunun yanı sıra bir de gençleri dinliyorum. Gerek Türkiye’de gerekse ders verdiğim üniversitede sürekli gençlerin arasında olmanın bana sağladığı en büyük ayrıcalık bu. Gençler, diğer yaş gruplarına nazaran olup biteni anlamak ve anlamlandırmak noktasında biraz daha avantajlı bir konuma sahipler. Bir kere, onların geçmiş tecrübelerden gelen bagajları yok bizim gibi. O nedenle, etrafta yeni bir rüzgar estiğinde büyük bir merakla gelen rüzgarı karşılayabiliyorlar.”
Başlarken belirttiğim gibi, aklımızdan hiç çıkmaması gereken tavsiyeleri yorumsuz ve ekleme yapmadan paylaşmaya çalıştım. Dilerim kanıta ve yaşanmışlıklara dayalı olan ve eğitimden sağlığa, yönetimden ekonomiye her alana uyarlanabilecek bu tavsiyeler hepimiz için yol gösterici olur.
Uluslararası akademik alandaki saygın ve çok önemli değerimiz Prof. Dr. Selçuk Şirin’e paylaştığı engin deneyimleri için çok teşekkürler.