Sosyal güvenlik sisteminde değişiklik konuşuluyor. Hükümet yetkilileri, emeklilik sisteminde daha dengeli, adil bir uygulamaya geçileceği yönünde açıklamalar da yapıyor. Hatta değişikliğin yeni yasama döneminde ele alınacağı da söyleniyor. Peki, nasıl bir değişiklik öngörülüyor?
Bir süredir emeklilikte yeni reform konusu gündemde. Böyle olunca da başta okuyucular olmak üzere herkes, ‘nasıl bir reform olacak biliyor musun?’ diye soruyor. Doğrudur, sosyal güvenlik sisteminde bir değişiklik konuşuluyor. Nitekim hükümet yetkilileri, emeklilik sisteminde daha dengeli, adil bir uygulamaya geçileceği yönünde açıklamalar da yapıyor. Hatta değişikliğin yeni yasama döneminde ele alınacağı da söyleniyor. Peki, nasıl bir değişiklik öngörülüyor?
Bildiklerimi paylaşayım ama önce TÜİK’in yeni açıkladığı 2023-2100 nüfus projeksiyonunu kısaca değineyim. Çünkü bu projeksiyon, sosyal güvenlikte neden reforma ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Yaşlı nüfusun, yani 65 ve üzeri yaştakilerin, oranının tüm senaryolara göre artması bekleniyor. Projeksiyona göre, 2023 yılında yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 10’u geçti ve bu oranın, 2050’de yüzde 23.1, 2075’te yüzde 31.7 ve 2100’de yüzde 33.6’ya ulaşması bekleniyor. 2075 yılında her 3 kişiden 1’i yaşlı olacak. 2023 yılında çalışma çağındaki nüfus oranı yüzde 68.3 ve bu oranın da 2050’de yüzde 61.9, 2075’te yüzde 55.9, 2100’de yüzde 54.6 olması bekleniyor.
DAHA AZ ÇALIŞAN DAHA ÇOK EMEKLİ
Özetle bu da şu anlama geliyor; gelecekte daha az çalışan daha çok emekli olacak. Bugün için sosyal güvenlikte aktif/pasif oranı 1.65. Daha açık anlatımla, bugün 1.65 çalışan 1 emekliyi finanse ediyor. TÜİK’in bu projeksiyonuna göre de gelecekte emekliyi finanse edecek çalışan olmayacak. Bu durumda da sosyal güvenlik sistemi sürdürülemez hale gelecek, emekli aylığı ödenmesi bile riske girecek.
İşte bunun için sosyal güvenlikte yeni bir reforma ihtiyaç var. Geçmişte şu reformalar yapıldı, içeriği şuydu gibi konulara girmeyeceğim. Aslında SGK’nın 2023 yılı raporunda reformun sinyalleri veriliyor. 1999 ve 2008 yıllarında iki köklü reforma yapıldığı, bu reformların etkisinin tam anlamıyla henüz görülmeden EYT gibi genişleyici düzenlemelerin yapılmaması vurgulanıyor. Sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak için de nüfusun yaş ortalaması, istihdam, çalışma çağındaki nüfus gibi kriterlere göre emekli aylığına esas teşkil edecek parametrelerin otomatik güncellenmesi öneriliyor.
AYLIK BAĞLAMA ORANINDA DEĞİŞİKLİK
Bu ne anlama geliyor? Yaşam sürelerine ve emekli sayısı ile çalışan sayısındaki orana uyumlu emeklilik kriterleri ve emeklilik yaşı otomatik olarak ayarlanacak. Bununla birlikte aylık bağlama oranında (ABO) yeniden düzenlemeye gidilecek. Bugün için ABO, prim gün sayısına, 1999 öncesi, 2000 sonrası, 2008 sonrası sigortalı girişine göre yüzde 28 ila yüzde 76 arasında değişiyor. 2008 sonrası sigortalı olanlarda ABO oranı yüzde 40’lara kadar düşüyor.
Otomatik ayarlama, aylık bağlama oranında değişikliğin dışında emeklilik reformunun bir bacağı daha var; o da, bir süredir konuşulan tamamlayıcı emeklilik sistemi. Tamamlayıcı emeklilik konusuna geçmiş yazılarımda değindim; çok detaya girmeden, özet geçeyim.
TAMAMLAYICI EMEKLİLİK MASADA
Çalışanlar işverenleri tarafından tamamlayıcı emeklilik sistemine dahil edilecek; hem işveren hem çalışan hem de devlet katkı yapacak. Böylece sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı bir sistem kurgulanacak. Belirli kriterler sağlanmadan çalışanlar sistemden çıkamayacak, emeklilik dönemi için birikim sağlanacak; çalışan sosyal güvenlikten emekliliği geldiğinde tamamlayıcı sistemden de emekli olacak, böylece hem devletten emekli aylığı alacak hem de tamamlayıcı emeklilik sisteminden aylık ya da toplu para alacak. Tamamlayıcı emeklilik sistemi ile ilgili çalışmalar başladı, hatta belirli aşamaya da gelindi.
Sosyal güvenlik reformu konusunda atılacak adımlardan bazıları özetle böyle. Reform çalışmasına önümüzdeki yıllın başında başlanacak ancak reform ne zaman uygulamaya geçer diye soracak olursanız, bir iki yıl içinde olmayacağını söyleyebilirim.
Noyan Doğan/Hürriyet Gazetesi