Yayınlanan bir makaleye göre, iklim kaynaklı olayların yol açtığı hasar artmasına rağmen, sigortasız küresel kayıpların miktarı yüzde 38 ile rekor düşük seviyeye geriledi. Bu durum, hava koşullarından kaynaklanan hasarların büyük bir kısmının ilk kez hükümetler, işletmeler veya bireyler tarafından tamamen karşılanmak yerine sigorta şirketleri tarafından karşılandığı anlamına geliyor. ABD’deki koruma açığının daralması, gelişmiş sigorta sistemlerinin ekonomik şokları absorbe etme gücünün altını çiziyor. Ancak küresel tablo hâlâ dengesiz. Artan iklim riskleriyle karşı karşıya olan birçok ülke, özellikle Asya, Afrika ve Latin Amerika’da, hâlâ yeterli sigorta altyapısından ve risk modelleme yeteneklerinden yoksun.
World Economic Forum’da, ‘Doğal afetler bu yıl bize 162 milyar dolara mal oldu. Sigorta bunun çoğunu karşıladı” başlıklı çarpıcı bir makale yayınlandı. Makalede, iklim kaynaklı olayların yol açtığı hasarın artmasına rağmen, sigortasız küresel kayıpların miktarının yüzde 38 ile rekor düşük seviyeye gerilediği belirtilirken, bu durumun, ABD pazarının giderek olgunlaştığını gösterdiğini, ancak yüksek gelirli ülkeler dışında bu farkın devam etiği vurgulandı. Makalede, sigortacılık sektörünün sadece riski transfer etmekten, onu yönetmeye ve azaltmaya doğru bir geçiş yapması gerektiği de ifade edildi.
Makalede, doğal afetlerden kaynaklanan toplam küresel ekonomik kayıpların (sigortalı ve sigortasız kayıplar dahil) 2025’in ilk yarısında 162 milyar dolara yükseldiği (bir önceki yıl 156 milyar dolardı) belirtilerek, “Bu toplamın 126 milyar dolarlık şaşırtıcı bir kısmını tek başına ABD karşıladı ve bu, ABD için kayıtlara geçen en maliyetli ilk yarıyı temsil ediyor. Bu rakam, ABD için kayıtlara geçen en maliyetli ilk yarıyı temsil ediyor ve 2000 yılından bu yana ortalama 41 milyar dolarlık ilk yarı kaybının yaklaşık üç katı” denildi. Makalede, özetle şu tespitlere yer verildi:
100 milyar dolarlık küresel sigortalı hasarın %90’ından fazlası ABD’de meydana geldi. Hasarın boyutu iç karartıcı olsa da, Aon’un verileri daha ayrıntılı bir hikaye anlatıyor. Büyük finansal etkiye rağmen, sigorta koruma açığı (toplam ekonomik hasarların sigortasız kısmı) küresel olarak %38’lik rekor düşük bir seviyeye ulaştı. Bu oran, büyük ölçüde ABD pazarındaki güçlü sigorta penetrasyonundan dolayı, 21. yüzyıl ortalaması olan %69’un çok altında.
Bu, hava koşullarından kaynaklanan hasarların büyük bir kısmının ilk kez hükümetler, işletmeler veya bireyler tarafından tamamen karşılanmak yerine sigorta şirketleri tarafından karşılandığı anlamına geliyor. Bu durum, ABD sigorta pazarındaki artan olgunluğu yansıtsa da, yüksek gelirli ülkeler dışındaki koruma alanlarındaki kalıcı boşluklara da işaret ediyor.
KORUMA AÇIĞI: KÜRESEL BİR DAYANIKLILIK ZORUNLULUĞU
ABD’deki koruma açığının daralması, gelişmiş sigorta sistemlerinin ekonomik şokları absorbe etme gücünün altını çiziyor. Ancak küresel tablo hâlâ dengesiz. Artan iklim riskleriyle karşı karşıya olan birçok ülke, özellikle Asya, Afrika ve Latin Amerika’da, hâlâ yeterli sigorta altyapısından ve risk modelleme yeteneklerinden yoksun.
Afet uzmanları, yetersiz hizmet alan bölgelerde sigorta koruma ve hasar azaltma stratejilerinin ölçeklendirilmesinin gerekliliğini vurguluyor. Bu, yalnızca gelecekteki ekonomik şokları azaltmakla kalmayacak, aynı zamanda uzun vadeli dayanıklılık ve kalkınma sonuçlarını da iyileştirecektir.
RİSK TRANSFERİNDEN RİSK AZALTMAYA
Sigortacılık sektörü, yalnızca riski transfer etmekle kalmayıp, aynı zamanda onu öngörmeye, azaltmaya ve yönetmeye de giderek daha fazla ihtiyaç duyuyor. Bu bağlamda, sektör küresel dayanıklılık gündeminde katalizör rolü oynayacak konumda.
Bunu etkili bir şekilde başarmak için sigortacıların, altyapı planlaması, imar ve finansal düzenlemelere dayanıklılık kazandırmak için hükümetler, çok taraflı kurumlar ve özel sektörle daha yakın bir ortaklık içinde çalışmaları gerekmektedir. İklime duyarlı risk modellemesi, ölçeklenebilir kamu-özel sektör ortaklıkları ve iklime dayanıklı inşaat standartlarının da bu konuda rolü bulunmaktadır. İklim felaketlerinin artan maliyetleriyle mücadele etmek artık geleceğin bir endişesi değil, günümüzün yönetişim, yatırım ve eşitlik sorunudur.
İKLİM RİSK SİSTEMLERİ İÇİN BELİRLEYİCİ BİR AN
2025’in ilk yarısı hem bir uyarı hem de bir fırsat penceresi sunuyor. Felaket kaynaklı kayıplar tarihi seviyelerde seyrederken, kilit pazarlardaki koruma açığı daralırken, toplumların ve işletmelerin iklim riskini yönetme biçiminde inovasyon ve reformu hızlandırmanın tam zamanı.
Sigorta sektörü finansal bir güvenlik ağından proaktif dayanıklılığın itici gücüne doğru evrilmeye devam ederse, ekonomilerin ısınan bir dünyanın şoklarına nasıl dayanacağını yeniden tanımlamaya yardımcı olabilir. Ancak bu değişimin yalnızca gelişmiş finansal sistemlere sahip olanlara değil, tüm topluluklara fayda sağlamasını sağlamak, temel bir zorluk olmaya devam ediyor.