Kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Peki, süresi içinde yenilenmeyen hayat sigortasında banka mı, sigortalı mı sorumlu? Konu davalık oldu ve Yargıtay karar verdi.
Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 2018/2377E. 2020/4630K. ile 12.06.2020 tarihinde verdiği kararda; kredi borçlusunun hayat sigortasının yenilenmemesinde banka ve borçlu müterafik kusurludur, hükmünü vermiştir.
Öncelikle hayat sigortası nedir, ne zaman yapılması gerekir bu hususlara değinelim. Hayat sigortası; hayatınızı kaybetmeniz durumunda ailenize bir tazminat ödenmesini sağlayan sigorta türüdür. Hayat sigortalarına, vefat teminatının yanı sıra; opsiyonel olarak sunulan, kaza sonucu tedavi masrafları, yaşam desteği gibi teminatlar da dâhil edilebilir.
Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar
Banka kredilerinde hayat sigortası yapılması hususunda; 17.1.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren, ‘Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği’nin ‘Amaç’ başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir” denilmekte.
‘Kapsam’ başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin ‘İhtiyari Sigortalar’ başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir” denilmektedir.
Tüketici Neden Şikayetçi Oldu?
Kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur.
O halde ilgili karar gereği sigortalı ve bankanın birlikte menfaati olduğu kabul edilerek, süresi içinde yenilenmeyen hayat sigortasında banka ile sigortalı birlikte sorumlu olduğu değerlendirilmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, banka ile borçluyu müterafik kusurlu kabul etmiştir. ‘Somut olayda, daimi mürtehin sıfatına sahip davalı, banka tarafından davacıların miras bırakanına 2011,2012 ve 2013 yıllarında hayat sigortası yapıldığı, 22.10.2014’te hayat sigortası sona ermesine rağmen yenilenmediği, ancak 20.10.2014’te Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) sigortasının, 21.10.2014 de ise ‘Benim Evim’ sigortasının yenilendiği dosya kapsamında bulunan belgelerden anlaşılmaktadır.
Hayat Sigortası Yenilenmedi
Her ne kadar mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak en son 22.10.2013 tarihinde yenilenen hayat sigortasının bitim tarihinden iki gün önce prim borcuna yetecek kadar müteveffa tarafından hesaba para yatırılmasına rağmen güven kurumu olan davalı bankanın öncelikle müşterisinin haklarını korumak adına söz konusu paradan hayat sigortasının prim borcunu tahsil ederek hayat sigortasını yenilemesi gerekirken, geçmiş sigorta borçlarını tahsil ederek basiretli bir tutum sergilemediğinden davacıların murisine kusur atfedilmeyeceği gerekçesi ile kalan bakiye borçtan sorumlu olmadığına karar verilmiş ise de, davalı banka geçmiş prim borçlarını tahsil ettiği gibi konut sigortalarının yenilenmesini de sağlamıştır.
Yargıtay Ne Karar Verdi?
Kaldı ki, hayat sigortasının yenilenmesinde menfaati olan murisin sigortanın yenilenip yenilenmediğini takip etme yükümlülüğünün kabulü zorunludur. O halde mahkemece, tarafların sigortanın yenilenmesi kapsamında müterafik kusurlu oldukları kabul edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın tam kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı bankanın sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının davalı banka yararına bozulmasına, karar verilmiştir.
Karara göre müteveffa borçlu ile bankanın birlikte sorumlu olduğu sonucuna varabiliriz. Ancak her olayın kendi içinde değerlendirilmesi gerektiği hususunu vurgulamak gerekir.