Kısa vadeli tehditler söz konusu olduğunda, sosyal uyumun erozyonu ve geçim krizleri gibi toplumsal riskler dünyanın en acil riskleri olarak görülüyor. Ankete katılanların çoğu, önümüzdeki üç yıl boyunca pandemi ile ilgili sorunlarla mücadele etmeye devam edeceğimize inanıyor. İklim değişikliği önümüzdeki on yılda insanlık için en büyük tehdit olarak tanımlanıyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2022 Küresel Riskler Raporu’nun en son yıllık baskısında, küresel liderlerin çoğunluğunun dünyanın görünümü hakkında endişeli veya endişeli hissettiği ve sadece yüzde 3,7’sinin iyimser hissettiği tespit edildi. Rapor, her yıl çeşitli disiplinler, kuruluşlar ve coğrafyalarda ankete katılan yaklaşık bin uzman ve lider tarafından belirlendiği üzere dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük riskleri tanımlıyor. Liderler ve uzmanlar en çok hangi küresel risklerden endişe duyuyor ve hangileri yakın tehdit oluşturuyor?
Visual Capitalist, Küresel Riskler Raporu’nu, “2022 ve Ötesi Küresel Risk Değerlendirmesi” başlığı altında analiz etti. Küresel Riskler Raporu anketinde, katılımcılardan ekonomik, çevresel, jeopolitik, toplumsal ve teknolojik olmak üzere beş kategoriye ayrılan 37 farklı riski karşılaştırmaları istendi. Hangi risklerin diğerlerinden daha acil görüldüğüne dair bir fikir edinmek için, katılımcılardan bu tehditlerin ne zaman dünya için ciddi bir sorun haline geleceğine inandıklarını aşağıdaki zaman dilimlerine göre belirlemeleri istendi: Kısa vadeli tehditler 0-2 yıl, orta vadeli tehditler 2-5 yıl, uzun vadeli tehditler 5-10 yıl. Visual Capitalist’te yer alan “2022 ve Ötesi Küresel Risk Değerlendirmesi” analizi özetle şöyle:
KISA VADELİ RİSKLER
Kısa vadeli tehditler söz konusu olduğunda, katılımcılar “sosyal uyumun erozyonu” ve “geçim krizleri” gibi toplumsal riskleri dünyanın en acil riskleri olarak belirlediler.
Bu toplumsal riskler, Covıd-19’un başlangıcından bu yana daha da kötüleşti. Ve ortaya çıkan değişkenler normalliğe doğru yolculuğumuzu tehdit ederken, pandemi hemen bir yavaşlama belirtisi göstermeden dünya çapında hasara yol açmaya devam ediyor. Katılımcılara göre, pandeminin tetiklediği sorunlardan biri hem dünya çapında hem de ülkeler içinde artan eşitsizlik.
Birçok gelişmiş ekonomi, ofis çalışanları uzaktan ve hibrit çalışmaya yöneldikçe uyum sağlamayı başardı, ancak misafirperverlik gibi birçok sektör hala önemli rüzgarlarla karşı karşıya. Aşılara kolay erişim, bu ülkelerin salgınların en kötü etkilerini hafifletmesine yardımcı oldu. Aşılara erişimin düşük olduğu bölgeler bu kadar şanslı olmadı ve pandemi uzadıkça ekonomik bölünme daha belirgin hale gelebilir.
ORTA VADELİ RİSKLER
Ankete katılanların çoğu, önümüzdeki üç yıl boyunca pandemi ile ilgili sorunlarla mücadele etmeye devam edeceğimize inanıyor. Bu nedenle, katılımcılar tarafından belirlenen orta vadeli riskler, kısa vadeli risklere oldukça benzerdir.
Covıd-19’un neden olduğu acil sorunlar, birçok kilit hükümetin ve karar vericinin uzun vadeli planlamaya öncelik vermekte zorlandığı ve artık küresel sorunlara yardımcı olma kapasitesine sahip olmadığı anlamına geliyor. Örneğin, Birleşik Krallık hükümeti dış yardım hedefini en az 2024’e erteledi. Ülkeler Covıd-19’un etkisini azaltmak için kendilerine öncelik vermeye devam ederse, eşitsizlik farkı daha da büyüyebilir.
Ankete katılanlar ayrıca bir krizi tetikleyen borç seviyelerinin artmasından endişe ediyorlar. Borç-GSYİH oranı, küresel olarak 2020’de 13 yüzde puanı yükseldi ve bu, yakın gelecekte neredeyse kesinlikle yükselmeye devam edecek bir rakam.
UZUN VADELİ RİSKLER
Ankete katılanlar, iklim değişikliğini önümüzdeki on yılda insanlık için en büyük tehdit olarak tanımladılar.
İklim eylemsizliği farklı bölgelerde değişen etkilerle birlikte yüzde 4 ila yüzde 18 arasında küresel bir GSYİH kaybına yol açabilir. Uzmanlar ayrıca, geçen yıl COP26’da verilen mevcut karbonsuzlaştırma taahhütlerinin, Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen 1,5°C hedefinde ısınmayı yavaşlatmak için hala yeterli olmadığına ve bu nedenle çevresel riski azaltmak için daha fazla eyleme ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.
Bununla birlikte, iklim değişikliğini engelleme ve uzun vadeli sorunları çözme çabaları, muhtemelen küresel ekonomi ve toplum üzerinde kısa vadeli olumsuz etkilere sahip olacaktır. Bu nedenle, net sıfıra ulaşmak ve nihayetinde iklim değişikliğini yavaşlatmak için çalışırken risk azaltma çabalarının yerinde olması gerekiyor.