Dünya Sağlık Örgütü, 2030 yılına kadar tahmini 18 milyon sağlık çalışanı açığı öngörüyor, en az 400 milyon kişi temel sağlık hizmetlerine erişemiyor ve her yıl 100 milyon kişi sağlık hizmetlerini kendi ceplerinden ödemek zorunda kaldıkları için yoksulluğa sürükleniyor. Bu yüzden, geleneksel sağlık sektörü tepkisinin ötesine geçen yenilikçi stratejiler bulma konusunda acil bir ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, sağlık sektörü yenilikçi stratejilere acil ihtiyaç duyuyor.
Bu başlık, Avrupa Sağlık Sistemleri ve Politikaları Gözlemevi’nin son yıllarda ürettiği raporlarda yer almaktadır. Avrupa’da Sağlık ve Bakım İşgücü Krizi’nin sağlık hizmetleri erişim ve kalitesi üzerindeki olumsuz sonuçlarının değerlendirildiği bilgilendirme ve ek dokümanlarında, özellikle insan kaynakları süreçleri dikkate alınmaktadır (https://eurohealthobservatory.who.int/themes/health-system-functions/human-resources/health-workforce) Geçen hafta vurgulanan sağlık yöneticilerinin sorgulayıcı tavrı bağlamında sağlık işgücünü ayrıca değerlendirmek doğru olacaktır.
İyileştirme Tavsiyeleri
Gözlemevi, COVID-19 sürecinin daha da kötüleştirdiği sağlık işgücü alanının, sağlık sistemlerinin dayanıklılığını zayıflattığını anlatmaktadır. Dokümanlarda, sağlık sisteminin performansını sürdürme ve iyileştirilmesinde bazı tavsiyelerde bulunulmaktadır. Tavsiyelerin ana başlıkları şu şekilde sıralanabilir:
- Öngörü, tahmin ve planlama için verileri, araçları ve kapasiteleri geliştirme,
- Eğitim potansiyelinin genişletilmesi,
- Birinci basamak sağlık hizmetlerine uyacak becerilerle güncellenmesi,
- İşgücünün elde tutulması için etkili stratejilerinin belirlenmesi,
- Sağlık insan kaynaklarında ülkeler arası göçün sistemler için çalışmasının sağlanması,
- Vatandaşların, hastaların ve gayri resmi bakıcıların sağlık okuryazarlığının iyileştirilmesi,
- Dijital becerilerin geliştirilmesi yoluyla sağlıkta dijital dönüşümünün desteklenmesi,
- Sağlık hizmetlerinde de “yeşil beceriler” geliştirilmesinin ilerletilmesi,
- Eğitim, finans ve istihdam sektörleriyle çalışmanın iyileştirilmesi, sivil toplum ve özel sektöre ulaşılması,
- Hedeflenen yatırımlar için kaynakların harekete geçirilmesi.
Aslında tüm bu tavsiyeleri, ülkeler bazında ve de ülkeler arasında oluşturulabilecek işgücü krizi politika seçeneklerinde, hem yerel hem bölgesel hem de küresel olarak birlikte değerlendirmek gerekebilir. Doğal olarak bu yüzden; yerel, bölgesel ve küresel düzeyde iş birliği ihtiyacı ortaya çıkacaktır.
Sağlık Hizmetlerinde Tutarlılık
Amsterdam merkezli, Değer Temelli Sağlık Bakım Merkezi Avrupa (The Value-Based Health Care Center Europe) adlı bir yapı bulunmaktadır. Değer temelli sağlık kavramıyla ilgili öğretici, bilgi paylaşımı yapılabilecek ve bu konuda tartışmalar başlatan bir platform olarak görev yapmaktadır. Bu yapının https://www.vbhc.nl bağlantı adresli web sitesinde; Sağlık Hizmetlerinde Tutarlılık Oluşturmak; Neyin Ötesinde, Nasıl’a Odaklanmak (Building Consistency in Healthcare; Beyond What, Focusing on How) adlı bir makale yayınlandı.
Karmaşık sağlık hizmetleri dünyasında odağın sağlık profesyonelleri olması gerektiği savunulan makalede, tutarlı veya tutarsız bakım kavramına değinilmektedir. Sağlık kuruluşu hakkındaki algıları şekillendirmede tutarlı hasta tedavisinin önemli rol oynadığı vurgulanmaktadır. Bunun, neyin yapıldığına ve nasıl yapıldığına birlikte öncelik veren bir yönetim kültürüne dayandığı belirtilmektedir.
Hasta deneyimlerine dayanan beklentiler değerlendirilmekte, farklı davranış biçimlerinin tutarsızlıklara yol açabildiğinden söz edilmektedir. Tutarlılık kavramında, sağlık hizmeti sonuçları için hesap verilebilirliğe dikkat çekilmekte, hasta deneyimini ön plana çıkaran değer temelli sağlık hizmeti ilkeleriyle yakından ilgili olduğu anlatılmaktadır.
Sağlık hizmet sunumundaki ilk katmanın fonksiyonel tabaka olduğu, bunun da eğitim programlarında öğretilen tıbbi uygulamalardan oluştuğu belirtilmektedir. Sağlık hizmeti sonuçlarını ya da başka bir ifadeyle kazanımları göstermek için sağlanan sağlık hizmetinin ölçülmesi gerektiği savunulmaktadır.
Bir diğer katmanın, sağlık hizmetinin nasıl sağlandığı sorusunun cevabı olduğu, bunun da sağlık hizmeti deneyiminde oluşan sadakat ve sempati olarak duygusal katman şeklinde tanımlandığı belirtilmektedir. İkinci katmanın, hastalarda olumlu deneyimler yoluyla tutarlılığa kalıcı katkılar sağlayacağı örneklerle açıklanmaktadır. Tutarlılığın, sağlık hizmet sunumu fonksiyonel tabakasının ötesine geçerek duygusal katmana doğru yayıldığı savunulmakta ve sağlık kurumunun uygulama ve marka değeriyle uyumlu olan olumlu bir hasta deneyimi oluşturabileceği ifade edilmektedir.
Sonuç olarak, iletişim becerilerini geliştirmenin tek başına sağlık hizmetlerinde tutarlılığa ulaşma yolu olmadığı, yalnızca yapılan şeyden değil, aynı zamanda tutarlı bir şekilde ve nasıl yürütüldüğünden oluşan memnuniyetle ilişkili olduğu aktarılmaktadır.
Değerleri Tanımlamak
Peki, ne yapılmalı, nereden başlamalı?
Makale, her sağlık kurumunun farklılığından kaynaklanan nedenler yüzünden, tutarlılığı sağlamak için kurumların öncelikle kendi değerlerini tanımlaması gerektiğini belirtmektedir. Tanımlı değerlerin, çalışanlar ve kurum için bir başlangıç noktası olarak görülmesi ve davranış biçimlerinin netleşmesi önerilmektedir.
İkinci adım olarak, liderliğin tutarlılığa olan desteği ele alınmıştır. Bu, ortak akıl ve işbirliği gerektiren bir dizi adımdan oluşmaktadır. Emrivaki ile sadece tepeden verilen kararların, kurum bünyesinde birlikte çalışabilirlik anlayışıyla yer değiştirmesine dikkat çekilmektedir. Böylelikle, kurum değerlerini tanımlamak ve işbirliği içinde ortak bir çabaya dönüşeceği ifade edilmektedir.
Avrupa’da Sağlık ve Bakım İşgücü: Harekete Geçme Zamanı adlı Dünya Sağlık Örgütü Raporu (WHO Health and Care Workforce in Europe: Time to Act), Avrupa Bölgesi ülkelerinde sağlık işgücü ile ilgili zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirtmektedir.
Bu konuda bir başka Rapor (https://www.who.int/europe/publications/i/item/9789289058339), Avrupa Bölgesi ülkeleri genelindeki zorluklara yönelik etkili politika ve planlamayı belirlemeye odaklanmaktadır. Raporda, mevcut duruma genel bir bakışla, politika seçeneklerini ve beklenen faydalarla başarılı uygulamaya yönelik olası kolaylaştırıcılar veya engeller sıralanmaktadır. Buna göre, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi, üyeleri güçlendirme çabalarını destekleyecek, sadece sağlık kazanımlarını güvence altına almak için değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal faydalar elde etmek için de yatırım yapılma gerekliliğini savunacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü, 2030 yılına kadar tahmini 18 milyon sağlık çalışanı açığı öngörüyor, en az 400 milyon kişi temel sağlık hizmetlerine erişemiyor ve her yıl 100 milyon kişi sağlık hizmetlerini kendi ceplerinden ödemek zorunda kaldıkları için yoksulluğa sürükleniyor (WHO Guideline on Self-Care Interventions for Health and Well-Being, 2021: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34370426). Bu yüzden, geleneksel sağlık sektörü tepkisinin ötesine geçen yenilikçi stratejiler bulma konusunda acil bir ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, sağlık sektörü yenilikçi stratejilere acil ihtiyaç duyuyor.
Ne Yapmalı?
Bu yeni stratejiler arasında; kendi sağlığını yönetme olarak tanımlanabilecek öz bakım müdahaleleri, sağlık sistemleri perspektifinden ve bu müdahaleleri kullananlar açısından sağlık ve refahı iyileştirmek için en umut verici ve heyecan verici yeni yaklaşımlar arasında sayılıyor. Bu kavramsal çerçeve için elverişli bir ortam yaratmak ve sürdürmek için kilit alanlara odaklanmak ve bu alanlara yönelik müdahalelerin kullanıcılara ulaşmasını sağlamak için tasarlanmıştır. Öz bakım müdahalelerinin sağlandığı ortamın güvenli ve uygun olmasını sağlamak, bu müdahaleleri uygulamaya koymak ve/veya büyütmek için herhangi bir stratejinin anahtarı olmalıdır.
Hiç unutulmamalıdır ki, her koşulda koruma tedaviden üstündür. Tüm bu rapor ve bilgiler ışığında, en sağlam temel bu ilke ile politika belirlenmesine dayanmalıdır. Karar vericilerin odağı da bu ilke olmalıdır. Dolayısıyla, sağlık hizmetinin amacı, kişilerin ve toplumun sağlıklı yaşamasını hedeflemelidir. Çünkü, yapılan tüm çalışmalar, toplumda rastlanan hastalıkların büyük bir kısmından korunmanın mümkün olduğunun göstermektedir.
İşte tam bu noktada, sağlık çalışanlarının sağlıklı yaşam için çalışmasının gerekliliği gündeme gelmektedir. Bu bağlamda, sağlık çalışanlarının eğitim kapasiteleri birinci basamak sağlık hizmetleriyle uyumlu becerileri içerecek biçimde güncellenmeli, sağlık okuryazarlığı iyileştirilmeli, burada da sağlıkta dijital dönüşüm desteklenmelidir. Tüm bunlar sivil toplum ve özel sektörün içinde olduğu ekosistem paydaşlarıyla birlikte çalışılarak gerçekleştirilmelidir.