Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı her yıl insani gelişmişlik raporu yayınlamaktadır. 2025 Mayıs ayında yayınlanan son raporda, insani gelişmişlikte yaşanan ilerlemenin yavaşladığı ve son 35 yılın en düşük seviyesine geldiği tespiti yer almaktadır.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Programme, UNDP), her yıl insani gelişmişlik raporu yayınlamaktadır (https://hdr.undp.org/human-development-report-2025). 2025 Mayıs ayında yayınlanan son raporda, insani gelişmişlikte yaşanan ilerlemenin yavaşladığı ve son 35 yılın en düşük seviyesine geldiği tespiti yer almaktadır.
“Bir Tercih Meselesi: Yapay Zeka (YZ) Çağında İnsanlar ve İhtimaller” adlı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2025 İnsani Gelişme Raporu’nda, sağlık ve eğitimle birlikte gelir düzeyi açısından ilerlemeleri kapsayan ve İnsani Gelişme Endeksi (İGE) olarak bilinen göstergeler bütününde analiz ediliyor.
2024 yılına yönelik öngörüler, dünyanın dört bir yanındaki bölgelerde İGE ilerlemelerinin durakladığını ortaya koyuyor. 2020-2021 dönemindeki krizlerin ardından kalıcı iyileşmeler yerine, ilerlemenin beklenmedik derecede zayıf kaldığı ortaya konuluyor.
Küresel insani gelişmedeki bu zayıf durum, 1990 yılından bu yana ilk kez gerçekleşen bir özellik olarak aktarılıyor. Küresel düzeydeki yavaşlamaya ek olarak, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki eşitsizliklerin giderek derinleştiği de gösteriliyor.
Yapay Zeka ve Yeni İş Fırsatları
UNDP Başkanı Steiner, “Yaşamımızın birçok yönünde hızla ilerlemeye devam eden yapay zekanın gelişmeye yönelik potansiyelini de değerlendirmeliyiz. Neredeyse her gün yeni yetkinlikler ortaya çıkıyor; yapay zeka her derde deva olmayacaksa bile, bizim yapacağımız tercihler, insani gelişmeyi yeniden canlandırarak yeni yollar ve olasılıklara kapıyı açma potansiyelini taşıyor.”
Rapor’a göre, insanların yüzde altmışı yapay zekanın yeni iş fırsatları oluşturacağından umutlu, hatta yapay zekanın gelişmeyi yeniden nasıl canlandırabileceği de gösteriliyor. Yapay zekanın getirebileceği değişikliğe yönelik anket sonuçlarına göre, cevaplayanların yarısı, yapay zekanın işlerinde otomasyon yaratacağını düşünüyor. On cevaptan altısı ise yapay zekanın günümüzde belki de var olmayan işlere ilişkin fırsatlar oluşturarak kendi istihdamlarında olumlu etkilenme bekliyor.
Yüzde 13 cevap, yapay zekanın iş kaybına yol açabileceği belirtirken, düşük ve orta İGE değerlerine sahip ülkelerde yüzde 70 cevap yapay zekanın üretkenlikleri artıracağı, üçte ikisi önümüzdeki yılda yapay zekayı eğitim, sağlık veya iş amacıyla kullanmayı bekliyor.
Yapay zekaya insan odaklı bir bakış açısıyla yaklaşılması gerektiğini savunan raporda, anket sonuçlarına göre, dünya genelinde insanların bu tür bir “sıfırlamaya” hazır olduğunu gösteriyor.
Eyleme geçilmesi gereken üç kritik alan şöyle açıklanıyor:
- İnsanların yapay zeka ile rekabet etmek yerine onunla iş birliği yaptığı bir ekonomiyi inşa etmek,
- Yapay zekanın tasarımdan uygulanmasına kadar, yaşam döngüsüne insan iradesini yerleştirmek,
- Eğitim ve sağlık sistemlerini 21. yüzyılın gereklerini karşılayacak şekilde modernleştirmek.
Yapay zekayı demokratikleştirme sürecinin devam ettiği belirtilerek, anketi cevaplayanların yaklaşık beşte biri, yapay zekadan yararlandıklarını bildiriyor. İnsani gelişme düzeyi daha düşük ülkelerde üçte ikinin önümüzdeki yıl içinde eğitim, sağlık veya iş alanında yapay zekayı kullanmayı beklediğine dikkat çekiliyor. Oluşabilecek yeni olasılıklardan hiç kimsenin mahrum kalmaması için, elektrik ve internet açıklarının kapatılması öneriliyor.
“İnsani gelişmeye yönelik bu teknolojik geçişin mirasını, önümüzdeki yıllarda yapacağımız tercihler tanımlayacak” tespitinde bulunan UNDP İnsani Gelişme Raporu Ofisi Direktörü Pedro Conceição; “Doğru politikalar oluşturulduğunda ve merkeze insanlar alındığında, yapay zeka, çiftçilerden küçük işletme sahiplerine kadar herkesi güçlendirecek yeni bilgi, beceri ve fikirlere açılan son derece önemli bir köprü olabilir” görüşünü savunuyor.
Türkiye Yerini Korudu
Rapora göre, Düşük İGE ile Çok Yüksek İGE düzeyine sahip ülkeler arasındaki eşitsizlikler üst üste dört yıldır artmaya devam ediyor. Bu durum, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki eşitsizliklerin azalacağını değerlendiren uzun vadeli eğilimin de terse çevrilebileceğini gösteriyor.
2025 İnsani Gelişme Raporu’nda yer alan 2023 İnsani Gelişme Endeksi’ne (İGE) göre, Türkiye 0,853’lük İGE değeri ile “çok yüksek insani gelişme” kategorisindeki yerini koruyor. 2025 İGR verilerine göre, Türkiye’nin 1990 yılında 0,598 olan İGE değeri 2023 yılında 0,853’e yükselerek yüzde 42,6 oranında artış gösterdi. Bu dönemde, Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 9,3 yıl; beklenen öğrenim süresi 10,9 yıl; ortalama öğrenim süresi 4,5 yıl ve gayrisafi milli hasıla yüzde 170,9 oranında arttı.
0.756 dünya, 0.916 OECD ortalaması olan bu sıralamaya göre, Türkiye 193 ülke arasında 51. olarak yer almaktadır. Bulunduğu sınıf, 74 ülkenin sıralandığı çok yüksek İGE düzeyidir. İzlanda, Norveç, İsviçre, Danimarka, Almanya ilk 5 içindeki ülkelerdir.
Sonucu Yargılamak Yerine Süreci Değerlendirmek
UNDP İnsani Gelişmişlik Raporu 2025 tespitleri dikkate alındığında, Başkan Achim Steiner’in “Küresel çapta yaşanan bu çalkantının ortasında, gelişmeyi artırmak için acilen yeni yollar araştırmalıyız” vurgulaması önemlidir.
Hatta, “On yıllardır, 2030’a kadar dünyada çok yüksek insani gelişme düzeyine ulaşma yolunda ilerledik; ancak bu yavaşlama, küresel ilerleme açısından son derece gerçek bir tehdide işaret ediyor, eğer 2024’te bu kadar yavaş kaydedilen ilerleme ‘yeni normal’ haline gelirse, 2030 hedefi onlarca yıl ötelenebilir, o zaman, dünyamız daha güvensiz, daha bölünmüş, ekonomik ve ekolojik şoklara karşı daha kırılgan hale gelecektir” öngörüsü bu vurguyu daha da dikkate değer yapmaktadır.
Küresel insani gelişmedeki bu zayıf artış, özellikle sağlık sektörü için önemsenmelidir. Sağlıklı toplumların üretkenliği ve refaha katkısı inkar edilemez bir gerçektir. Sonucu yargılamak yerine süreci değerlendirme ilkesinden hareketle bu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Bu yüzden, UNDP İGE çalışmalarının başlatıldığı 1990’lı yıllardan bugüne gerçekleşen bu en düşük artış, başta sağlık yöneticileri için bir alarm olarak algılanmalıdır. Her düzeyde sağlık yönetimi karar vericilerine uluslararası karşılaştırma fırsatı veren ve küresel bakış kazandıran bu tür raporlar, sadece tatil dönemlerinde okunacaklar listesinde yer almamalıdır. Bu tür raporlar karar verme dayanaklarımızı sağlamlaştırmalı, tutarlı adımlarımızı güçlendirmelidir.