Artan ve yaşlanan nüfus ile daha da artacak olan tazminat prim oranlarından ürkmek yerine, onları yönetebilecek sürdürülebilir bir geleceğin giriş noktalarına odaklanmak daha akılcı olabilir. Sürdürülebilir geleceğin ilk giriş noktası olan ivme oluşturmak için sağlık sigortacılığında da inovasyon zorunludur.
Bilindiği gibi, TÜİK 2024 Doğum İstatistiklerini geçtiğimiz hafta, 13 Mayıs 2025 günü yayınladı (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dogum-Istatistikleri-2024-54196). Paylaşılan veriler, Türkiye’nin demografik geleceği adına çok endişe verici gerçekleri içeriyordu.
Toplam doğurganlık hızının, Cumhuriyet tarihimizde ilk kez 2024 yılında 1.48’e düştüğü belirlendi. 2001 yılında bu hız 2.38’di. Nüfusun yenilenme seviyesi olan 2.10’un altında olan bu hızın altında; 2017 yılında 57, 2024 yılında ise 71 ilin olduğu hesaplandı.
Toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısı anlamına gelir. TÜİK 2024 verilerine göre; 3 çocuk ve üzerinde olduğu il sayısı 2017 yılında 10 iken 2024 yılında sadece birdir ve Şanlıurfa’dadır. .
TÜİK, Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin toplam doğurganlık hızları incelendiğinde, 2023 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin 1,81 çocuk ile Bulgaristan, en düşük toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin ise 1,06 çocuk ile Malta olduğunu belirtmektedir. Böylece, toplam doğurganlık hızı 2024 yılında binde 1,48 olan Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında 9. sırada yer almaktadır.
Sürdürülebilir Geleceğe Giriş Noktaları
Yayınlanan bu istatistiklerden çok kısa bir süre önce, Daha Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğru Sistemik Değişimi Yönlendirmek İçin Giriş Noktaları adlı bir makale okumuştum. Özgün adı, Entry Points For Driving Systemic Change Toward A More Sustainable Future olan makale Enayat Moallemi ve arkadaşları tarafından yazılmıştı (https://www.cell.com/action/showPdf?pii=S2590-3322%2825%2900113-7).
Küresel boyutta insani gelişmeyi sağlamanın bir sürdürülebilirlik sorunu olduğu vurgulanan makalede; hükümetler, endüstriler ve toplulukların sürdürülemez uygulamalarını yeniden yapılandırmakta olduğu anlatılmaktadır.
Yazarlar, sistemik değişimin başlatılabileceği ve sürdürülebileceği giriş noktaları olarak, üç ana başlıkta kodlanan 60 vaka 540 veri noktasıyla dokuz analitik bakışta özetlenen entegre bir çerçeveden söz etmektedir.
İlk başlık olan ivme oluşturmada; inovasyon, görevin üstesinden gelme ve pozitif baskılardan yararlanma sıralanırken, gelecekteki durumlara giden yollar adlı ikinci başlıkta; çok sektörlü dinamiklerin hesaba katılması, dayanıklı gelecekler hayali ve kişilerin ve yerlerin dahil edilmesi başlıklarına yer verilmektedir.
Son başlık olarak belirtilen uygulamadaki değişimin operasyonel hale getirilmesi kapsamında ise; yolun pratikliğinin gösterilmesi, değişimin etkinleştirilmesi ve dönüştürücü yönetişim oluşturulmasına değinilmektedir.
Teoriyi pratikle birleştirerek, dönüştürücü süreçleri anlamak için paylaşılan bir ortak dil ve yapının, olaylar ve kurumlar arası bilgi alışverişini kolaylaştıracağı tavsiye edilmektedir. Böylelikle, daha tutarlı politika tasarımının desteklenebileceği ve karar vericilerin entegre sürdürülebilirlik gündemlerini şekillendirme kapasitesinin artırılabileceğinin altı çizilmektedir.
Bu arada, ilgi duyanlar için, 16-19 Haziran 2025 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi’nde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile birlikte Times Higher Education tarafından düzenlenen Küresel Sürdürülebilir Kalkınma Kongresi 2025 (The Global Sustainable Development Congress 2025) etkinliğini de hatırlatmak isterim.
Sağlık Sigortasının Geleceği
Sürdürülebilirlik ve gelecek öngörüleri kapsamında, Munich Re ve ERGO Group AG tarafından hazırlanan bir raporun bazı bölümlerini de, bu bağlamda paylaşmak yararlı olacaktır (https://www.munichre.com/content/dam/munichre/mrwebsiteslaunches/2024-sfcr/SFCR-Munich-Re-Group-2024.pdf/_jcr_content/renditions/original./SFCR-Munich-Re-Group-2024.pdf).
Rapor; sağlık hizmetleri ortamının, yapay zeka (AI), kişiselleştirilmiş tıp, dijital sağlık hizmetleri ve davranışsal analitikteki gelişmelerin etkisiyle hızla ilerlediğinden söz etmektedir. Bu eğilimlerin, hizmetlerin sunulma şeklini dönüştürmesi ve sağlık sigortacılarının bu teknolojileri iş modellerine nasıl entegre edebileceklerini yeniden tanımlamaktadır.
Bu bağlamda temel öngörüler olarak;
- Kişiselleştirilmiş testlerden ve tedavilerden elde edilebilecek verileri risk değerlendirme ve sigortalama süreçlerine dahil etmek için bir strateji geliştirilmesi,
- Talep verilerini kişiselleştirilmiş tıp teknolojileriyle bağlantılı verilerle birleştirerek analiz edebilen ve kalıplarla eğilimleri belirleyebilen gelişmiş analitik ve makine öğrenimi algoritmalarına yatırım yapılması,
- Sigorta süreçlerinde yapay zeka destekli çözümlerin uygulanmasına yatırım yapılması,
- Sigortacılık temel süreçleri iyileştirmek için sağlık verilerinin toplanma, depolanma ve analiz edilmesini sağlayan Dijital Sağlık Çözümlerine yatırım yapılması,
- Kötüye kullanımı (fraud) önleme stratejilerinin geliştirilmesi gibi başlıklar sıralanmaktadır.
Yapılmayanı Yapma Becerisi
Bunlar, geleceğe yönelik çok net ve somut öngörüler olduğu için ek bir yoruma gerek göstermeyecek kadar açıktır. Özellikle, başlangıçta paylaştığım doğurganlık sonuçlarıyla birlikte düşünüldüğünde, sağlık sigortacılığına yönelik olarak, oturup bir kez daha düşünmekte büyük yarar vardır.
Bu bağlamda, artan ve yaşlanan nüfus ile daha da artacak olan tazminat prim oranlarından ürkmek yerine, onları yönetebilecek sürdürülebilir bir geleceğin giriş noktalarına odaklanmak daha akılcı olabilir.
Sürdürülebilir geleceğin ilk giriş noktası olan ivme oluşturmak için sağlık sigortacılığında da inovasyon zorunludur.
İkinci aşamada, çok sektörlü dinamikler yoluyla değişim ve değişimin etkinleştirilmesi gerekecektir. Burada da, dönüştürücü yönetişim sürecine girilmesi daha doğru bir tercih olacaktır.
Temeli, yapılanı tekrar etmek yerine farklı olanı yapan bütüncül bir yaklaşım benimseyerek yaygınlaştırmaktan geçer. Ekosistem içinde rakiplerle de işbirlikleri hatta ortaklıklar kurmak ve birlikte çalışma kültürünü yerleştirmek bu yaygınlaştırmanın en güçlü dayanağı olabilir.
(halukozsari@gmail.com, www.halukozsari.com)