OECD, Megatrendler ve Sosyal Korumanın Geleceği raporunu yayımladı. Rapora göre, artan 65 yaş üzeri nüfus ile birlikte emeklilik, sağlık ve uzun dönemli bakım harcamaları da artıyor. Kadınların iş gücüne katılımı artarken, erkeklerin giderek daha fazla yarı zamanlı çalıştığına dikkat çekiliyor. Bu trendin devam etmesi durumunda toplam iş gücü arzı azalabilir ve emeklilik sistemlerinin finansal istikrarı kötü etkilenebilir.
Artan 65 yaş üzeri nüfus ile birlikte emeklilik, sağlık ve uzun dönemli bakım harcamaları da artıyor. OECD, Megatrendler ve Sosyal Korumanın Geleceği raporunu yayımladı, Türkiye Sigorta Birliği (TSB), raporun Türkçe özetini paylaştı. Rapor, Türkiye’yi de kapsayan OECD ülkelerinde sosyal koruma sistemlerini etkileyen temel sosyodemografik, ekonomik, teknolojik ve çevresel değişimleri inceliyor.
Rapora göre, doğum oranları on yıllardır düşüyor, yaşam beklentisi ise artıyor. Doğurganlık oranları 1960 yılında ortalama 3,3 iken 2022 yılında kadın başına 1,5 çocuğa düşerken; bu trendler, 65 yaş üzeri nüfus sayısında hızlı bir artışa, çalışma çağındaki nüfusta azalmaya ve emeklilik, sağlık ve uzun dönemli bakım harcamalarında artışa işaret ediyor. Ülkeler bu duruma, emeklilik yaşını yükseltmek gibi adımlarla yanıt verirken, bu adımların, daha uzun süreli kariyerleri mümkün kılan önlemlerle desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor.
Rapora göre, maaşsız bakım hizmetlerinde orantısız bir şekilde çoğunlukla kadınların yer alması, kadınların iş gücüne katılım oranlarını ve kazancını azaltıyor. Resmi çocuk bakım ve uzun dönemli bakım hizmetleri yeterince sunulmazsa, ücretsiz bakım yükü, tam iş gücü ihtiyacının olduğu bu dönemde kadınların istihdamını daha da zorlaştıracak.
ERKEKLER YARI ZAMANLI ÇALIŞIYOR
Raporda, kadınların iş gücüne katılımı artarken, erkeklerin giderek daha fazla yarı zamanlı çalıştığına dikkat çekiliyor. OECD ülkelerinde kadınların iş gücüne katılım oranı 1995’teki yüzde 58’den 2022’de yüzde 66’ya yükseldi. 1990’lı yıllardan bu yana erkeklerin part-time çalışma oranı yüzde 6’dan yüzde 7’ye yükseldi. Bu artış, Hollanda (%8), Finlandiya (%7), Kore, Almanya ve Avusturya’da (%6) çarpıcı bir şekilde görüldü.
Erkeklerde ve kadınlarda part-time çalışma oranları kısmen gençlerin artan eğitim oranlarından kaynaklansa da yetişkin erkeklerde de part-time çalışma arttı. Kadınların artan iş gücü katılımı iş gücü açığını hafifletip sosyal koruma haklarını iyileştirirken, erkeklerde artan yarı zamanlı çalışma oranı bunun tersi bir etki yaratıyor. Bu trendin devam etmesi durumunda toplam iş gücü arzı azalabilir ve emeklilik sistemlerinin finansal istikrarı kötü etkilenebilir.
OTOMASYON HENÜZ İŞ KAYBINA YOL AÇMADI
OECD’i raporunda, otomasyonun henüz iş kaybına yol açmadı ve teknoloji kaynaklı verimlilik artışı, sosyal koruma finansmanını destekleyebileceği de belirtiliyor. Raporda, bu konuda şu tespitlere yer veriliyor.
Robotik ve yapay zeka alanındaki gelişmeler işgücü piyasasını etkiliyor, ancak şu ana kadar yaygın bir iş kaybına yol açmadı. Nüfus artışının olmadığı bir ortamda, teknolojik ilerleme yoluyla artan üretkenlik, sıfır-olmayan faiz oranı ortamında kamu harcamalarının sürekli finansmanı için gerekli olan uzun vadeli ekonomik büyümeye ulaşmanın tek yolu Önceki teknolojik ilerlemeler genellikle rutin görevlerin otomasyonuyla ilgiliydi, ancak, yapay zekadaki son gelişmeler, rutin olmayan bilişsel görevlerin de giderek daha fazla otomatikleştirilebileceği anlamına geliyor.
Mevcut uygulamaların çoğunda, yapay zeka, verilerdeki örüntü kalıplarını bulmak ve gelecekle ilgili tahminlerde bulunmak için oldukça karmaşık algoritmik tekniklere dayanan bilgisayar yazılımlarını ifade ediyor. Bu nedenle, önceki otomasyon dalgalarının aksine yapay zeka, yüksek becerili çalışanları fazlasıyla etkileyebilir. Daha da önemlisi, yapay zeka eylemlerinden ders çıkarabilir ve zaman içinde tahminlerini ve önerilerini iyileştirebilir.
Üretken yapay zeka kullanımının, bir meslekte çalışanlar arasındaki performans farklılıklarını, dolayısıyla ücret eşitsizliğini azaltabileceğine dair kanıtlar vardır. Bu, yapay zeka sistemlerinin iyi sonuçları tahmin etmek üzere eğitilmiş olması ve dolayısıyla yüksek performans gösterenlerin uygulamalarını bünyesinde barındıracak olmasıyla açıklanabilir. Bu nedenle düşük performans gösterenler yapay zeka kullanımından daha çok kazanç sağlayacaktır.
Yapay zeka ayrıca, seçim etkisi yoluyla bir meslekteki performans farklılıklarını azaltabilir (düşük performans gösteren çalışanlar yapay zeka araçlarına uyum sağlayamadıkları için işlerini bırakıp, işlerini yapay zekanın otomatikleştiremediği alanlara kaydırırlarsa). Örneğin, yapay zeka tabanlı tahminleme araçlarına uyum sağlayamayan bazı hisse senedi analistleri, işlerini daha sosyal alanlara kaydırarak mesleği bırakabilirler.
NET SIFIRA GEÇİŞİN İSTİHDAMDA ETKİSİ OLACAK
Raporda, karbon vergileri, net sıfıra geçiş ve iklim değişikliğinin etkileri de analiz ediliyor. Düşük gelirli haneler gelirlerinin daha fazlasını harcadıkları için karbon vergileri gibi tüketim vergilerine daha fazla maruz kalıyorlar. Karbon vergisi gelirinin düşük-yüksek gelirli haneler arasında eşit şekilde yeniden dağıtılması, gelir dağılımının en altındaki haneleri daha iyi duruma getirecek. Net sıfıra geçişin istihdam üzerinde hafif bir olumsuz etkisi olacağı tahmin ediliyor.
Erişilebilir ve yeterli işsizlik sigortası planları net sıfır geçişinden etkilenen çalışanlar için ilk savunma önlemidir, ancak etkilenen işçiler yeni beceriler edinmeye önemli ölçüde ihtiyaç duyabilir ve yeniden işe alındıklarında daha düşük ücretlerle karşılaşabilirler. OECD ülkelerindeki insanların çoğu iklim değişikliğinden endişe duyuyor.