TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı, tamamlayıcı emeklilik sistemini, otomatik katılım sisteminin revizyonu olarak gördüklerini vurgulayarak, “Çalışmalarımızı tamamladık. Sonuçta, eğer görev verilirse biz bunun sadece operasyon tarafını üstleneceğiz” dedi.
Editör: AYTAÇ NALLAR
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri Özgür Obalı, tamamlayıcı emeklilik sistemi konusunda çalışmanın tamamlandığını, Meclis ve Bakanlık onayını sunulduğunu, bu seneki Cumhurbaşkanlığı Yıllık Planının içerisinde, son çeyrek takvimine girdiğini söyledi. Obalı, tamamlayıcı emeklilik sistemi ile ilgili çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Tamamlayıcı emeklilik sisteminin önemine dikkat çeken Obalı, Türkiye’nin değişen demografik yapısı, yaşlanan nüfus ve birtakım faktörler dikkate alındığında; çalışanların, emeklileri karşılama oranının düştüğünü kaydetti. Amacın, tamamlayıcı emeklilik sistemi gibi bir takım tamamlayıcı faktörlerle, sadece sosyal güvenlik sistemi üzerine kurulu değil, farklı kademelerde emekliliğe hazır bir toplum yaratmak olduğunu ifade eden Obalı, “Emekliliğe hazır toplum yaratmak için de gelir düzeyini dikkatle irdelemek lazım. Bizim isteğimiz fakir yaşlanmayan bir nüfusa ulaşmak” dedi.
Obalı, tamamlayıcı emeklilik sistemini, otomatik katılım sisteminin revizyonu olarak gördüklerini vurgulayarak, “Çalışmalarımızı tamamladık. Sonuçta, eğer görev verilirse biz bunun sadece operasyon tarafını üstleneceğiz. Onun haricinde bir bilen olarak uzmanlığımızdan faydalanıyor, otoriteler ve kamu. Bu çerçevede sektör olarak bir takım görüşlerimizi oluşturduk ve revizyon taleplerimiz ilettik” şeklinde konuştu.
İŞVEREN KATKISI YÜZDE 0,5 DE OLABİLİR
Tamamlayıcı emeklilik sisteminin, otomatik katılımdan farkının işveren katkısı olacağını ifade eden Obalı, işveren katkısının oranı hakkında da şu bilgileri verdi:
“Dünyada kabul görmüş optimum rakamlar var; yüzde 3 civarında. Ekonomik durum buna gerçekten el vermezse, yani daha sıkı bir ekonomik konjonktürden geçiliyorsa, daha düşük oranlarla başlanabilir. Mesela, 0,5 bile olabilir. Yani 0,5 ile başlayıp, kademeli olarak birkaç yılda yüzde 3’e çıkarılacak bir model üzerinde de çalışılabilir. Otomatik katılımdan en büyük farkı bu olacak. İkincisi ise çıkışın biraz daha zorlaştırılması. Çünkü bu uzun vadeli bir süreç. Bugünden yarına değil, geleceğimizi güvence altına alacak bir birikim enstrümanı olacak.”
KIDEM TAZMİNATI SÜRECİN İÇİNDE YOK
Özgür Obalı, “Kıdem tazminatı ile ilgili ciddi eleştiriler var. Sizin çalıştığınız model, kıdem tazminatını içeriyor mu?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Kesinlikle bizim çalıştığımız modelde bir kıdem tazminatı söz konusu değil. Zaten bunun çok başka bir platformda ele alınması lazım. Bu tamamen mevcut sosyal güvenlik sistemini destekleyici, kişilerin gelecekteki hayat döngülerinde yeterli birikimi sağlayabilmeleri veya standartlarını koruyabilmeleri için kurgulanmış bir süreç. Kıdem tazminatı bu sürecin içerisinde kesinlikle ve kesinlikle yok. Maalesef son dönemde çıkan haberlerde kıdem tazminatı ile ilgili yorumları üzülerek izliyoruz. Bunların hakikaten hiçbir şekilde doğruluk payı yok.”
TÜM TARAFLARIN KONSENSUSU GEREKİYOR
Tamamlayıcı emeklilik sisteminin tüm tarafların konsensusuyla hayata geçirilmesi gerektiğine de dikkat çeken Obalı, bu konuda şunları söyledi:
“Bu sistemin ülkenin demografik yapısı hala izin verirken kurgulanması gerekiyor. Bütün tarafların; sendikalar, işveren, herkesin masa etrafında toplanıp, el sıkışacağı bir sürece ihtiyacımız var. Sonrasında da bunun ne kadar faydalı olduğunu anlatabilecek bir geçiş sürecine ihtiyaç olduğunu söylemek isterim. Bunun da herhalde bir ile bir buçuk yıl arasında bir zamana yayılması gerektiği düşüncesindeyiz. Çünkü geçen sefer otomatik katılımda yeterince bunu anlatabilme zamanımız olmamıştı. Onun için de çıkışların biraz fazla olduğunu görüyoruz.”