Zurich CEO’su Yılmaz Yıldız, kovid-19 salgını ile birlikte 2021 ve sonrasındaki riskleri anlattı. Küresel Riskler Raporu 2021’e göre kısa vadedeki en önemli riskin salgın ve salgının ekonomiler üzerinde yaratacağı etkiler olduğunu belirterek, sonrasında ise ekonomileri bekleyen risklerin daha da farklılaştığını kaydetti.
Zurich Sigorta CEO’su Yılmaz Yıldız, Küresel Riskler Raporu 2021 hakkında açıklamalarda bulundu. Yıldız, önceki senelerde olmayan 12 riskin, kovid-19’un getirdiği yeni koşullardan ötürü ilk kez rapora girdiğini belirterek, ankete katılanların en acil gördüğü kısa vadeli riskler arasında 4 yeni riskin göze çarptığını; bunların; geçim kaynağı krizleri, dijital eşitsizlik, gençlerin geleceğe dair umutsuzluğu ve sosyal dayanışmada erozyon olduğunu söyledi.
Yılmaz Yıldız, raporda katılımcıların ilk kez risklerin dünya için ne zaman kritik bir tehdit oluşturacağı algılarına göre riskleri derecelendirdiklerini ve bu derecelere göre 0-2 yıl kısa vade, 3-5 yıl orta vade ve 5-10 yıl uzun vadedeki risklerin raporda ele alındığını kaydederek, “Bu ayrım kovid-19 nedeniyle yapıldı. 0-2 yıl, kısa vade dediğimiz dönemde kovid-19 çok etkin. 3-5 yılı, salgın sonrası dönem diyebiliriz. 5 yılın ötesinde, salgının etkilerinin ortadan kalktığı dönem gibi düşünebiliriz. Zaten risklere baktığımız zaman, kısa dönemli risklerde birinci sırayı salgın alıyor. İkinci sırada ise geçim sıkıntısı geliyor ki, bu da salgınla alakalı. Üçüncüsü, olağanüstü hava olayları, 4 ve 5’te siber güvenlik ve dijital eşitlik diyebileceğimiz siber konular geliyor. İlk 5 riskin ikisi sosyal, ikisi teknolojik, biri de çevresel” dedi.
Salgın, Dijital Uçurum Yarattı
Yılmaz Yıldız, kovid-19’un, her coğrafyayı her ülkeyi aynı etkilemediğini gösterdiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rapora göre, salgının daha kalıcı etkileri üç grupta olacak. Bir tanesi dijital uçurum. Salgınla beraber dijitalleşme çok hızlandı. Fakat şu var, dünya coğrafyasında ülkeler bazında baktığımızda herkes internete ve dijital dünyanın getirdiği nimetlere aynı miktarda ulaşamıyor. İnternet kullanımı Bangladeş’te yüzde 13, Pakistan’da yüzde 17, Kenya’da yüzde 23; buna karşın Danimarka’da yüzde 98, Norveç’te yüzde 98. Bazı ülkeler var neredeyse nüfusun yüzde100’ü şu ya da bu şekilde dijitalleşmiş veya dijital dünyanın nimetlerinden faydalanabiliyor. Bir grup ülke var daha nüfusunun yüzde 10’u ancak internetle tanışmış. Kaldı ki, bir ülkenin internet altyapısı iyi ise hem bireyler hem de şirketlerin buna ulaşımı kolay oluyor. Bu altyapı yoksa zorlanıyorsunuz. Dolayısıyla kovid gösterdi ki, dijital alt yapısı güçlü olan ülkeler hem bireysel bazda hem de şirket bazında yeni ortama çok rahat uyum sağladılar.”
Varlık Balonu Riski
Yılmaz Yıldız, 3-5 yıllık risklere de değinerek, ilk 5 riskin dördü ekonomik, biri teknolojik ve ilk sırada da varlık balonu geliyor. Dünyada merkez bankaları, 2020’de, 8 trilyon dolarlık bir mali genişleme yarattı ki, bunu para basma veya piyasaya para verme olarak görebilirsiniz. Bu yıl da gözüken, 5 trilyon dolar daha verecekler. Dolayısıyla 13 trilyon dolarlık, sıfır maliyetle bir likidite ortada. Ne olacak? Merkez bankaları diyorlar ki, salgının etkisi tamamen kalkmadan parayı geriye çekmeyeceğiz, yani faizleri artırmayacağız. Bu para hisse senetlerine, emtialara, gayrimenkule gidiyor. Bu bir anlamda balon. Salgın sonrasında bu kadar para çekilmezse tüm dünyada ciddi bir enflasyona neden olacak.”
Salgının Ekonomik Etkisi Kalıcı Olabilir
Yılmaz Yıldız, orta vadeli diğer risklere bakıldığında, varlık balonundan sonra enflasyonun geldiğini belirterek, bunun da varlık balonu riskiyle ilintili olduğunu kaydetti. Yıldız, her ülkenin kendi gücü kadar ekonomisine destek olduğuna dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir tarafta Meksika gibi Rusya gibi Arjantin gibi bazı ülkeler var; gayrisafi milli hasılanın yüzde 3’leri mertebesinde, ancak destek olabilmişler. Bunun yanında baktığımız zaman Japonya, İtalya, Fransa gibi Amerika gibi ülkeler var; GSMH’nın yüzde 20-30’ları seviyelerinde ekonomilerine destek olabiliyorlar. Büyük destek paketi varsa ekonomilerin salgın döneminde zarar görmeleri azalıyor. Dolayısıyla sonrası dönemde de çabuk toparlanmaları kolaylaşıyor. Fakir ülkelerin ekonomilerine verdikleri destekle, zenginlerin aynı değil. Bu fark da önemli bir uçurum yaratıyor ve bazı ülkelerde salgının etkilerinin kalıcı olma riskini doğuruyor.”