Kahramanmaraş depremi sonrası risk yönetimi, özellikle kurumların en önemli gündem maddeleri arasında yer aldı. Her şey sigortalanır mı, tek başına sigorta yeterli mi konuları sıkça tartışır hale geldi. Kurumsal Risk Yönetim Derneği Başkanı Bora Akdoğanlar, Yönetim Kurulu Üyesi Arda Koçyan ve AXA Sigorta İcra Kurulu Üyesi Barış Altın risk yönetimini değerlendirdi.
Editör: AYTAÇ NALLAR
Kurumsal Risk Yönetim Derneği (KRYD) Başkanı Bora Akdoğanlar, Yönetim Kurulu Üyesi Arda Koçyan ve AXA Sigorta İcra Kurulu Üyesi Barış Altın, özellikle Kahramanmaraş depremi sonrası kurumlardan bireylere kadar tüm kesimlerin gündemi haline gelen risk yönetiminin önemini, kurumların risk yönetimine bakışını konuştu.
AKDOĞANLAR: RİSK YÖNETİMİ MALİYETLİ DEĞİL
Kurumsal Risk Yönetim Derneği (KRYD) Başkanı Bora Akdoğanlar, sigortanın risk yönetiminin en önemli unsurlarından biri olmakla birlikte tek başına yeterli olmadığını, her şeyin sigortalanmasının mümkün olmadığını söyledi. Risklerin doğru şekilde tespit edilip, başta sigorta olmak üzere gerekli önlemlerin alınması gerektiğini belirten Akdoğanlar, “Afetler, depremler gibi riskler gerçekleştiğinde en az zararla ve en kısa sürede atlatmak için de ön hazırlıklar yapmalıyız. Dernek olarak aynı zamanda Avrupa Risk Yönetimi Dernekleri Federasyonunu da üyesiyiz. Avrupa başta olmak üzere dünyadaki iyi örnek uygulamalarını Türkiye’ye getirmek ve reel sektör içindeki kurumsal üyelerimiz aracılığıyla iyi örnek uygulamalarını birbirimize aktarmaya gayret ediyoruz” dedi.
Bora Akdoğanlar, risk yönetiminin fırsat ve maliyet açısından bakıldığında pahalı bir şey olmadığına dikkat çekerek, “Risk yönetimi yatırım olarak değil bir zorunluluk olarak görülmeli. Çünkü aldığınız bir önlem, zaten halka açık şirketler için yasal zorunluluk ama onun dışında yasal zorunluluğun ötesinde baktığınız zaman engellediğiniz, önlediğiniz bir risk tamamen varoluşunuzu, geleceğinizi de etkileyebilir. Özellikle afetlere dayanıklılıktan bahsediyorsak alacağımız bir önlem, bir tek kişinin, bir çalışan arkadaşımızın hayatının kurtulmasına yol açacaksa zaten paha biçilemez diyebilirim” şeklinde konuştu.
KOÇYAN: SİGORTA ARAÇLARDAN SADECE BİRİ
KRYD Yönetim Kurulu Üyesi Arda Koçyan, risk transferinde sigortanın, araçlardan sadece biri olduğunu belirterek, iş sürekliliğinin içinde kriz yönetimi olduğunu, kriz yönetiminin de riskleri önce doğru tanımlayıp, analiz etmek olduğunu söyledi. Koçyan, “Analiz ettikten sonra bunları transfer edebiliyorsak ki, sigorta bunlardan bir tanesi. Transfer ettikten sonra da muhtemelen bir tortu da orada kalacak. Sigortalayamadığımız riskler de olabilir. Bu riskleri de ne kadar üzerimizde tutacağız, sermaye sahibine ne kadar etkisi olacak? Bunları üst yönetime ve yönetim kuruluna aktarmak risk yöneticisinin temel görevidir” dedi.
Koçyan, risk farkındalığının kurumlarda kurum kültürü haline getirilmesi gerektiğine değinerek, şunları söyledi: “Mesela en temel konudan konuşalım; iş güvenliği. Sermaye sahipleri işçisine makinenin altına elini sokma diyor, bunun için gerekli yatırımları yapıyor. Bu bile aslında temel bir başlangıç. Her bir departman kendi riskini yönettiğinde, kurumun stratejileri çerçevesinde de risk odaklı hareket edildiğinde aslında krizi de yönetme imkanınız olabiliyor. Sigortaya o noktada eğer bir iş düşecekse hem doğru transfer etmiş olacaksınız hem de zamanında tazmin etme şansınız olacak. Bunları aslında birbirinden ayrılmaz bir parça olarak biz düşünüyoruz.”
ALTIN: BİZ HER ŞEYİ SİGORTALAYAMAYIZ
AXA Sigorta İcra Kurulu Üyesi Barış Altın, sigortalıların riski tanımlamasına yardımcı olduklarını belirterek, “Poliçeyi yapıp, verdiğiniz zaman zannediliyor ki her şey koruma altında, bir şey yapmamıza gerek yok. Orada bitmiyor. Biz her şeyi sigortalayamayız. Pazar payı kaybı sigortalanamaz, regülatörle karşı karşıya geldiğiniz durumda yaşayacağınız sıkıntılar, hukuki durumlar sigortalanamaz. Bizim istediğimiz aslında riskin oluşmadan bertaraf edilmesi. Bu anlamda bilincin arttırılması çok önemli” şeklinde konuştu.
Barış Altın, Kahramanmaraş depreminden çıkarılan en önemli dersin, parası verilse bile malın yerine yenisinin konamayacağı bir ortamın oluştuğunu vurgulayarak, şu açıklamaları yaptı:
“Bir fabrikayı düşünün. Makinesi ya da binası zarar gördü. Evet, sigorta şirketi olarak biz oradayız, hasarı tazmin edelim ama yedek parçası yoksa onu oraya monte edecek mühendisi yoksa ne işe yarayacak. Dolayısıyla burada ilk alınan ders, iş sürekliliği, yedekleme oldu. Bizim açımızdan gördüğümüz en büyük gelişim bu. Tabii ki bunların hepsinin hemen çözümü yok. Yani diyemezsiniz ki hemen aynısını başka bir yerde replike edeyeyim. Bunu diyemezsiniz ama en azından bunlar düşünülmeye başlandı. Sigortayı sadece bir kağıt, bir prosedür olarak görülen durumlar biraz değişti. Sigorta bedelleriyle gerçek bedeller arasında çok büyük farklar olduğunu gördük ve depremin arkasından geçen ilk altı ayda biz sigorta bedellerinde astronomik artışlar gördük. Sadece deprem bölgesinde değil tüm Türkiye’de. Çünkü herkes dönüp bir baktı, acaba ben malımı doğru sigortalıyor muyum diye.”