“Herkesin yapmadığını yapan” bir anlayışla “tehditleri fırsata çevirme” ilkesi birleştiğinde, sağlık sektörü için de çok ciddi yeniliklere yol açtığı kolayca görülecektir. Bu bağlamda düşünüldüğünde, dönüşüm süreçlerinde bu ilke, kriz dönemlerinin doğurduğu fırsat örnekleriyle hatırlanacaktır.
Bugün, dünyada sağlık sektörü dönüşümünde temel oluşturmakta olan kavramları tartışacağız. Temelde bu kavramlar, 21.Yüzyıl sağlık hizmetleri vizyonu tartışmalarında akrostiş yoluyla sembolize edilen başlıklardan oluşmaktadır.
Bilindiği gibi, akrostiş, bir şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya doğru sıralandığında anlamlı bir sözcük oluşumu anlamına gelir. Türkçe olarak ilkleme şeklinde ifade edilen bu kavram, divan edebiyatında ise muvaşşah olarak bilinirmiş.
Yirmibirinci yüzyıl vizyonunu tanımlayan ve Türkçede sağlık hizmeti olarak kullanılan “healthcare” kelimesi ile akrostiş yapılarak sıralanan 10 başlık bulunmaktadır;
- Human-centered: insan merkezli,
- Effective and efficient: etkili ve verimli,
- Augmented (Intelligence): güçlendirilmiş akıl,
- Less reactive (Proactive): ileriye dönük,
- Transparent & trustworth: şeffaflık ve güvenilirlik,
- Holistic & personalized: bütüncül ve kişiselleştirilmiş,
- Compassionate: şefkatli,
- Accessible & affordable: ulaşılabilir ve sürdürülebilir,
- Research & data-driven araştıran ve bilgiyi yöneten,
- Ethical & fair: etik ve adil
Kelime anlamı olarak kullanıldığı sektörlerden çok farklı olmasa da kısaca başlıkların hepsinden sağlık açısından söz etmekte fayda olabilir.
İnsan merkezlilik, mal ve hizmet üretiminin her alanında olduğu gibi, sağlıkta da önemli bir yer tutar olmaktadır. Sağlık hizmetlerinde değer oluşturma yaklaşımının son yıllarda öne çıkması bu süreci hızlandırmıştır. Sağlık hizmetinde değer, hizmetin merkezine kişiyi yerleştirerek düşünme ve buna göre hareket etme esasına dayanır. Yıllardır “hastaneler hastalar için, okullar öğrenciler için vardır” ifadesiyle aktarmaya çalıştığım kavram işte tam da budur.
Etkililik ve verimlilik, günlük konuşma dilimizde de çok kullanılmaktadır. Etkililik, amaca ulaşma derecesi olarak tanımlanırken, verimlilik en az girdiyle en fazla çıktıya ulaşma hedefi olarak açıklanır. Sağlık hizmetleri açısından da bu kavramlar farklı değerlendirilmemektedir.
Güçlendirilmiş akıl, karar süreçlerinde veriden olabildiğince yararlanılarak, içinde yapay zekanın da olduğu değerlendirme yöntemlerini kullanma olarak açıklanabilir. Sağlık yönetiminde, kıyaslama ve doğruya en yakın seçeneğe ulaşma amacına yönelik her türlü süreci kapsamaktadır. Bu süreç, sağlık hizmetinde hangi bulgudan hangi hastalığın teşhis ve tedavisine ulaşma gerektiğinin kıyaslanarak değerlendirilmesi şeklinde örneklenebilir.
İleriye dönük olma, yaşamın her döneminde ve hatta her alanda geleceğe odaklanmanın bir başka ifadesidir. Sağlık alanında ise; sigortacılıktan hastane yönetimine, merkezi yönetimden yerinden yönetime, günlük tekrarlayan işlerden stratejik kararlara kadar her düzeyde geleceğe yönelik düşünmek zaten gereklidir. Bu gerekliliği düşünmeyenler, her alanda olduğundan belki de daha fazlasıyla, sağlık alanında bulundukları yeri bile kaybedebilirler.
Şeffaflık ve güvenilirlik, sadece insan ilişkilerinde değil, sağlık alanının tüm etkileşimlerinde giderek daha fazla öne çıkmaktadır. Hesap verebilirlik kültürü; karar alıcılar, hizmet sunucular, kamu veya özel geri ödeme kurumları, hatta izleme değerlendirme yapılanmalarında bile şarttır. Böyle bir iklim oluşmasının ön koşulu, sağlık hizmetini alanlarla verenler arasında şeffaf süreçlerin yerleşmesidir. Yapılan işlemin nedeni, süreci ve sonucu konusunda bilgilendirilmeyen hizmet kullanıcıları sağlık hizmetine güvenlerini de yitirebilirler. Güven yitirme, kişi ve kurumları birlikte ya da ayrı ayrı etkileyecektir. Bu konuda ulusal ve uluslararası farkındalık arttırıcı çalışmalar giderek artmaktadır. Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü, 17 Eylül 2022 tarihini “ilaç güvenliği” temasıyla Dünya Hasta Güvenliği Günü olarak belirledi.
Bütüncül bakış ile sadece ilgili uzmanlık branşında değil sağlık hizmet basamaklarının tamamında iletişim ve paylaşımı öne çıkarmaktadır. Aile Hekiminden uzman hekimine, akademisyeninden beslenme ve ruhsal desteğine kadar her alanda kişiyi merkeze alarak verilen bir sağlık hizmeti yaklaşımı gelişmektedir. Bu bakış, kişinin sağlığını ve hastalandığında hastalığını yönetme anlayışının bir gereğidir. Bu gereklilik ise kişiselleştirilmiş tıp ile ayrıca güç kazanmaktadır. Klasik herkese aynı sağlık hizmetinin yerini kişiye özgü sağlık hizmeti ve dolayısıyla kişileştirilmiş tıp almaktadır. Bu yaklaşım, aynı zamanda Hipokrat’tan bugüne “hastalık yoktur hasta vardır” ilkesinin de bugün geldiği noktadır.
Şefkatli bakım; sağlık hizmetine başvuranların değerlerini anlamayı gerektirir. Böylece anlamlı cevaplarla etkileşim gerçekleşmiş olur. Bu konuda çok sayıda araştırma yapılmaktadır. Araştırmalarda; öncelikle hasta sonuçlarına olumlu etkiler görülmüştür. Ayrıca, bakım sürecinde sorumluluk üstlenen hasta ve ailelerinde uygun yaklaşımları kullanma yeteneği artışları da saptanmıştır.
Ulaşılabilirlik, ister coğrafi ister finansal anlamda olsun, sağlık hizmetlerinin önemli performans göstergeleri arasındadır. Yakınında sağlık kuruluşu olmasıyla, parası olmadığı için sağlık hizmetine ulaşamama riskini ortadan kaldırma bu göstergelerin önde gelenleridir. Sürdürülebilirlik ise Birleşmiş Milletler tarafından; bugünün ihtiyaçlarını gelecek kuşakların ihtiyaçlarından ödün vermeden karşılamak olarak tanımlanır. Tıpkı, geçmişte mahalle esnafının duvarındaki tabloda yer alan “peşin ve veresiye satan tüccar” benzetmesi gibi. Yani, bugün bizlerin aldığı sağlık hizmetlerini gelecekte çocuklarımız hatta torunlarımızın alabilecek olması benzeri…
Araştıran ve bilgiyi yöneten yaklaşım, sağlık hizmetlerinde farklılıkların kullanımını ve yaygınlaşmasını sektöre getirir. “Herkesin yaptığını değil, yapmadığını yapan” kişi veya kurumlar inovasyonun da öncüsü olurlar. Bunları yapmanın olmazsa olmazı, bilginin gücünü yönetim anlayışında yoğun kullanmak ve araştırma geliştirmeye koşulsuz destek vermektir.
Aslında sıralan ilk dokuz başlığın hepsinde etik ve adil olmak bir zorunluluktur. İhtiyacı olana, ihtiyacı olduğu zaman, ihtiyacı olan hizmeti vermek yani hakkaniyet son derece önemlidir. Zaten sağlık hizmetlerinin, sosyal devlet ilkesi ile verilmesinin altında da bu ilke yatmaktadır. Etik kavramı, bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Tüm bu dönüşümler, özellikle son iki yılı aşkın dönemde COVID-19 süreci ile birlikte yaşandı. “Herkesin yapmadığını yapan” bir anlayışla “tehditleri fırsata çevirme” ilkesi birleştiğinde, sağlık sektörü için de çok ciddi yeniliklere yol açtığı kolayca görülecektir. Bu bağlamda düşünüldüğünde, dönüşüm süreçlerinde bu ilke, kriz dönemlerinin doğurduğu fırsat örnekleriyle hatırlanacaktır. Sağlık sigortacılığından hastane yöneticiliğine her türlü süreçte dönüşüm ihtiyacı, 21. Yüzyıl vizyonuyla birleşerek yaşama geçirildiğinde; yenilikçi yaklaşımların tehditleri fırsatlara dönüştürmesi çok daha kolay olacaktır. Sadece kararlılık ve vizyon sahibi olmak yeterlidir.