Son dönemin popüler deyimi, sürdürülebilirlik. Her geçen gün de özellikle ekonomide çokça konuşulmaya başlandı. İşletmelerden sivil toplum örgütlerine kadar tüm kesimler sürdürülebilirliğin bir tarafından tutmaya çalışıyor. Peki, sürdürülebilirlik konusunda hangi noktadayız, kimler neler yapıyor ve neler yapmalı? Sürdürülebilirlik sadece moda deyim olarak mı kullanılıyor? AXA CEO’su Yavuz Ölken ve Mazars CEO’su, Kurumsal Sürdürülebilirlik Elçisi ve Süreklilikten Sürdürülebilirliğe kitabının yazarı Dr. İzel Levi Coşkun sürdürülebilirliği konuştu.
AXA CEO’su Yavuz Ölken ve Mazars CEO’su, Kurumsal Sürdürülebilirlik Elçisi ve Süreklilikten Sürdürülebilirliğe kitabının yazarı Dr. İzel Levi Coşkun ekonomi, şirketler ve toplum açısından sürdürülebilirliğin önemini anlattı. Yavuz Ölken, Türkiye’nin sürdürülebilirlik kavramını iyi anlamış bir ülke olduğunu ama eşikte olduğunu belirterek, sürdürülebilirliğin sadece çevre duyarlılığı olmadığına değindi. İzel Levi Coşkun ise “Sürdürülebilirlik aslında aramızdaki bağları görmenin farkındalığı” diyerek, “Eğer aramızdaki bağları görürsek, bu bağlara göre hareket etmenin ne anlam ifade ettiğini hissedersek ve ona göre aksiyon alırsak; o zaman daha uzun vadeli düşünürüz. Şirketlerimiz de kar maksimizasyonu yerine sosyal ve çevresel etki ile elde ettiği geliri dengeleyebilecek bir yaklaşıma sahip olurlar. Bu da kar optimizasyonu olur. Sadece kendi çıkarımızı değil bütün sistemin çıkarını düşünmeye başlarız. Büyümenin yanı sıra kalkınmanın ne anlam ifade ettiğini daha iyi görürüz. Gelişime önem veririz. Her şeyi parayla ölçmeyiz, paranın yerine başka parametreler de kullanılabiliriz” şeklinde konuştu.
ÖLKEN: SADECE ÇEVRE DEMEK DEĞİL
AXA CEO’su Yavuz Ölken, işletmeler adına sürdürülebilir olmanın sadece çevre ile ve sadece finansal güçle alakalı olmadığını, kalkınma ve gelişimin de tak başına bir şey ifade etmediğini söyledi. Ölken, “Toplumun kalkınması ve gelişimine hizmet ediyor musunuz sorusu önemli” diyerek, şirketlerin yarattıkları sermaye ve karın önemli olduğunu ancak bu karın bir kısmının sosyal çevre için ve ekonomik etkileri dengelemek için kullanılıp kullanılmadığının da önemli olduğunu kaydetti.
Ölken, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yanlış anlaşılmasın, bu söylediklerim sadece sponsorluk yapmak anlamına gelmiyor. Çalışma hayatımızda hepimizin bir döngüsü var. Biz sigortacıyız, insanlık için önemli olanı korumaya stratejik olarak odaklanan bir grubuz. Sürdürülebilir bir şirket olabilmek için sadece müşterilerimizin risklerini yönetmek yerine sigorta ürünlerimizi satan sigortacılarımız, acentelerimizin de dünya dostu olmasına çalışıyoruz. Sadece çevreyle ilişkili değil topluma nüfuz etmek manasında yatırımları sürdürülebilir kılmaya çalışıyoruz. Diğer taraftan rekabet ederken bu sektördeki tüm paydaşlarla toplum yararına neler var, karların bir kısmı oraya ayırmaya çalışıyoruz. AXA Grubu’ndan bir örnek veriyim, 2023 senesinin sonuna kadar çevreye ve yeşil enerjiye dönük yatırımlarını 25 milyar Euroya kadar çıkarma kararı almış bir gruptan bahsediyoruz.”
“TOPLUMA NÜFUZ ETMEK ZORUNDAYIZ”
Yavuz Ölken, Türkiye’nin sürdürülebilirlik kavramını iyi anlamış bir ülke olduğuna ama eşikte olduğuna da değinerek, “Kendi şirketimden bahsedeyim. Yeşil enerjiye yatırım yapmazsam, karbon ayak izini aşağı çekecek önlemleri şirkette uygulamazsam, acentelerimize bu konuda farkındalık yaratacak eğitimler verip, çalışma biçimleri düzenlemezsem, dijital sigortacılığa yatırım yapmazsam; sürdürebilirliği zaten gerçekleştiremem. Biz süreklilik ve sürdürülebilirliği anlamaya başladık. Çünkü eskiden, süreklilik dediğimiz de finansal gücümüz çok iyi olsun, süreklilik gelir diye bir kavram vardı; şimdi onu bırakıp topluma nüfuz etmek zorundayız. Çevresel etki olmadan topluma nüfuz eden uygulamalar olmadan bir yere gidemeyeceğimizi farkındayız” şeklinde konuştu.
COŞKUN: TAM BİR EŞİK NOKTASINDAYIZ
Mazars CEO’su, Kurumsal Sürdürülebilirlik Elçisi ve Süreklilikten Sürdürülebilirliğe kitabının yazarı Dr. İzel Levi Coşkun, sürdürülebilirlik konusunun bir bakış açısı değişikliği gerektirdiğini belirterek, “Biz şimdiye kadar belli bir şekilde yaşadık. Bundan sonraki yaşamımızda şirketlerdeki operasyonlarımızda değişik bir bakış açısıyla yola devam etmemiz lazım” dedi.
Coşkun, “Sürdürülebilirlikte neredeyiz?” sorusunu, şöyle yanıtladı: “Ben tam bir eşik noktasında olduğumuzu düşünüyorum. Kovide kadar maalesef bu konu belki de bu kadar çok ciddiye alınmıyordu. Şimdi daha fazla ciddiye alınmaya başlandı ama insanlık olarak virajı alabilecek miyiz, orası bir muamma. Bakıyorum çok ciddi gelişmeler var. Fakat bunlar sanki ‘biz statükoyu koruyalım, aynı davranış kalıplarıyla devam edelim’ şeklinde. Toplumsal eşitsizlikler de artıyor ama biz bunları çözecek birtakım şeyler getirelim ama davranışlarımızdan da vazgeçmeyelim gibi bir yaklaşım görüyorum. O yüzden bu tehlikeli. Öte yandan bütün işletmeler için konuşursak, işletmelerin bir muhasebe lisanı var, bu lisanın içine sürdürülebilirliğin giriyor olması çok kritik.”
“MIŞ GİBİ YAPAN FİRMALAR VAR”
Coşkun, sürdürülebilirliğe önem veren şirketlerle vermeyen şirketleri bekleyen tehlikeler hakkında değerlendirmelerde bulunarak, bu konuda şunları söyledi:
“Önümüzde Avrupa Yeşil Mutabakatı var. Biz Avrupa ile yakın çalışan bir ülkeyiz. Bir işletmenin, ‘ben bununla ilgilenmiyorum, hiçbir şey yapmıyorum’ dediği noktada yakın zamanda bu işletmenin kredi bulma şansı olmaz. Belki bulur ama maliyeti yüksek olur. İtibarı zedelenir, müşterileri ve tedarikçileri o firma ile çalışmamaya başlar. Aynı şekilde gençler bu tip firmalarda çalışmamaya başlayacaklar, tercih etmeyecekler. Burada tehlikeli olan şey, bunu çok firma yapmıyor ama mış gibi yapan firmalar var. Onlar tehlikeli. Bunlar sürdürülebilirlik konusunda çok büyük işler yapıyormuş gibi gözüküp, aslında bildikleri gibi hareket etmeye devam ediyorlar.”