Genç nüfusun oranı düşüyor, yaşlı nüfusun oranı artıyor ve gelecek yıllarda yaşlı nüfusun oranı daha da artacak. Diğer taraftan da ortalama yaşam süresi uzuyor. Düne kadar ortalama yaşam süresi 65-70’lerdeyken, bugün 85’lerde ve bu süre gelecek yıllarda daha da uzayacak. Yani, ülke olarak yaşlanıyoruz ve yaşam süresi de uzuyor.
TÜİK, Türkiye’nin yeni nüfusunu açıkladı. Dikkat ettim de, herkes, ‘nüfus ne kadar artmış, hangi ilde ne kadar kişi yaşıyormuş, İstanbul’un nüfusu ne olmuş?’; buralara takıldı. Oysa açıklanan rakamlar bize, hem kötü hem de yakın gelecekte karşılaşacağımız büyük tehlikeyi haber veriyor. Maalesef, yaşlanıyoruz. TÜİK’in verilerine göre, Türkiye’nin 2007 ve 2020 yılı nüfusu mukayese edildiğinde, doğurganlık ve ölüm hızı azalıyor, yaşlı nüfus artıyor ve ortanca yaş yükseliyor. 0-14 yaş grubundaki nüfusun toplam nüfusa oranı 2007’de yüzde 26.4 iken, 2020 yılında bu oran yüzde 22.8’e gerilemiş. 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı da yüzde 7.1’den, yüzde 9.5’e yükselmiş.
Rakamlarla kafanızı fazla yormamayım. Özetle, genç nüfusun oranı düşüyor, yaşlı nüfusun oranı artıyor ve gelecek yıllarda yaşlı nüfusun oranı daha da artacak. Bu kadar da değil. Diğer taraftan da ortalama yaşam süresi uzuyor. Düne kadar ortalama yaşam süresi 65-70’lerdeyken, bugün ortalama yaşam 85’lerde ve bu süre gelecek yıllarda daha da uzayacak. Yani, ülke olarak yaşlanıyoruz ve yaşam süresi de uzuyor.
TÜİK’E Göre Yaşlanıyoruz
Peki, bu ne anlama geliyor? Eminim birilerinin, ‘ne var canım bunda, neresi kötü haber?’ diyecektir. Maalesef öyle değil işte. Bu tablo, sosyal güvenlik sistemi üzerinde ciddi baskı oluşturuyor ve ileriki yıllarda bu baskı daha da artacak. Ne mi olacak? Anlatayım. Sosyal güvenlikteki aktif-pasif oranı, yani çalışanların emeklileri finansa etme oranı ya da bir emekliye karşılık kaç çalışanın olduğunu gösteren oran daha da bozulacak. Daha da diyorum, zaten bozulmaya başladı. 1980 yılında bir emekliye 3.3 çalışan bakarken, bugün bu bir emekliye 1,8 çalışan bakıyor. 2022’de bu oranın, 1.5’e düşmesi bekleniyor ki, ideal oran, 4 çalışanın bir emekliyi finanse etmesidir.
Bitmedi. Genç nüfusun azalması, yaşlı nüfusun artması ve ortalama yaşam süresinin uzaması demek; devletin, emeklilere, daha uzun süreli maaş ödemesi anlamına geliyor. Sosyal güvenlik sisteminin içinde bulunduğu durumu falan anlatmama gerek yok. Ama mevcut durumu düşündüğümüzde, nüfusun yaş konusundaki değişimini hesaba kattığımızda; gelecekte yüksek emekli maaşları olmayacağını bilmek için de müneccim olmaya gerek yok. Daha açık bir anlatımla mevcut durum yavaş yavaş sürdürülebilir olmaktan çıkıyor.
Kıdem Tazminatsız da Olur
İşte bu yüzden diyorum ki, hazır TÜİK de rakamları yeni açıklamışken, tamamlayıcı emeklilik sistemini konuşmanın tam zamanı. Tamamlayıcı emeklilik, geçen senenin ortalarında gündemdeydi, hatta bir noktaya kadar da gelinmişti ama kıdem tazminatı reformuyla birlikte gündeme gelince, sendikaların kırmızı çizgilerine takıldı. Takılınca da; rafa kalktı diyemeyeceğim ama ilk sıralardaki önemini yitirdi.
Tamamlayıcı emeklilik nedir, nasıldır konusuna girmeyeceğim, daha önceki yazılarımda detaylı değindim; merak eden bulup, okur. Ama şunu diyeceğim; kıdem tazminatı reformu ile olmuyorsa, kıdem tazminatının içinde olmadığı bir modelle; tamamlayıcı emeklilik sisteminin acil olarak gündeme gelmesi gerekiyor.