Depremi, susuzluğu konuşuyoruz emekliliği konuşmuyoruz

Allianz Yaşam ve Emeklilik Genel Müdürü, Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkan Yardımcısı Taylan Türkölmez, BES, tamamlayıcı emeklilik sistemi ve yaşlanan nüfusun sosyal güvenlik sistemine üzerine etkisi konusunda açıklamalar yaptı. Türkölmez, “Emeklilerimizin hayatlarını idame ettirebilmesi için artık tamamlayıcı emeklilik sistemi olmazsa olmazımız. Tamamlayıcı emeklilik sisteminin olması gerektiği yönünde bir mutabakat var. Bu mutabakat er ya da geç yürürlüğe girecek” dedi.
Editör: Aytaç NALLAR

Taylan Türkölmez, 2020’nin, zorlu bir yıl olmasına rağmen BES ve otomatik katılım sistemi açısından önemli bir büyüme yaşandığını, BES’te 7 milyona yakın katılımcı olduğunu ve 160 milyar liraya yakın fon büyüklüğüne ulaşıldığını belirterek, “17 yıllık geçmişi olan bireysel emeklilik sisteminin geldiği nokta, kayda değer bir büyüklük. Bir de otomatik katılım sistemi var. Burada da 5,5 milyon katılımcıyı ve 12 milyar liralık fon büyüklüğünü eklediğimizde, toplamda 170-175 milyar liralık fon büyüklüğüne, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasının yüzde 2,5-3’üne tekabül eden bir rakama ulaşmış gözüküyoruz. Bu da ülkemizin yurtiçi tasarruflarını da dikkate aldığımızda yüzde 6’ya bizi götürüyor. Yüzde 6 iyi bir oran mı? Tabii ki dünya örneklerine baktığımızda daha gidecek yolumuz var ama Türkiye’nin gerçeğini, tasarrufların büyümesi gerektiğini düşündüğümüzde önemli bir rakama ulaştığımızı söyleyebiliriz” dedi.

Bu büyüklüğe ulaşmada sistemdeki katılımcıların salgına rağmen katkı paylarını düzenli devam ettirerek, sistemde kalmalarının etkili olduğunu ifade eden Türkölmez, “Ayrıca fon performanslarının da etkisi var. 2020’de, 2019 yılında olduğu gibi ortalamada yüzde 26-27 bir getiri sağladık. Şunu unutmayalım ki, dünyaya baktığımızda, özellikle de OECD ülkelerine baktığımızda özel emeklilik fonlarının gayrisafi milli hasılaya oranı ortalama yüzde 50’lerde; bizde ise halen tek hanelerde. İyi bir noktaya geldik ama daha gidecek çok yolunuz var” şeklinde konuştu.

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi Olmazsa Olmazımız

Taylan Türkölmez, TÜİK’in son açıkladığı nüfus analizleri sonucu nüfusun yaşlanması gerçeği üzerine de değerlendirmelerde bulundu. 65 yaş üzeri nüfusun, toplam nüfusa oranının 7,1’den, 9,5’a çıktığını, geçen yıl bu oranın 9,1 olduğunu ve bu oranın ciddi şekilde arttığını kaydeden Türkölmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Nüfus artış hızımız azalıyor, yaşlılarımızın da ömürleri uzuyor; 79-80 yaşlara gelmiş durumdayız. Böyle giderse çok ciddi bir yaşlı nüfusla karşı karşıya kalacağız. Bu iyi bir şey ama bunu yönetiyor olmamız da gerekiyor. Şöyle bir gerçek var, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın gerçeği bu; 2050 yılında bırakın 65 yaşını, 80 yaşın üzerinde 1.6 milyar kişinin olması bekleniyor. Bunun Türkiye’ye yansıması da olacak. Ömür uzadıkça da bizim sosyal güvenlik sistemi üzerinde etkileri olacak. Sosyal devlet olgusuyla, diğer ülkelerde de olduğu gibi sosyal güvenlik sistemimiz; uzun süre çalışan gençlerin ödediği primlerle, sistemden emekli olanların maaşlarının ve sağlık giderlerinin ödenmesi üzerine kurulu. Bu da çok doğal.  Bunun rasyoneli ise 4 çalışanın bir emekliyi finanse etmesi ile sistem kendini ayakta tutabiliyor. Ama bugün geldiğimiz noktada bu oran 2’nin altına indi. Böyle giderse de belki birebire denk gelecek bir gün. O nedenle de sosyal güvenlik sisteminin ana yapısı devam edecek ama emeklilerimizin hayatlarını idame ettirebilmesi için artık tamamlayıcı emeklilik sistemi olmazsa olmazımız.”

Mutabakat Er Ya da Geç Yürürlüğe Girecek

Taylan Türkölmez, özellikle işveren katkısının olduğu, çalışanın da kesintisiz, sistemden çıkmadan katkı yapacağı tamamlayıcı emeklilik sistemine ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, “11. Kalkınma Planı’nda ve Cumhurbaşkanlığı’nın 2020 yılı programında bunların hepsine değinilmiş durumda ve tamamlayıcı emeklilik sistemi olması gerektiği yönünde bir mutabakat var. Bu mutabakat bence er ya da geç yürürlüğe girecek, diye düşünüyorum. Ancak diğer taraftan pandeminin uzuyor olması, işverenlerin şirketlerini ayakta tutmak adına sıkıntılar yaşıyor olması, biraz tamamlayıcı emeklilik sisteminin devreye girmesine yönelik sürenin gecikmesi sonucunu doğurabilir. Ama şu da var geleceğimizi de düşünmemiz gerekiyor. Bir taraftan depremi konuşuyoruz, bir taraftan susuzluğu konuşuyoruz ama hiç gelecekte emekliliğin nasıl olacağını konuşmuyoruz. Bu ikisi kadar, gelecekte emekliliğimiz de önemli. Bunu da gündeme alıp bunun için yapılması gereken fedakarlıklar neyse hep birlikte buna imza atmamız gerektiğini düşünüyorum, toplum olarak” dedi.

Kıdem Tazminatı Reformuyla Birlikte Yürütülmesi Gerekmiyor

Taylan Türkölmez, “Tamamlayıcı emeklilik sistemi illa da kıdem tazminatı reformu ile birlikte mi kurgulanmalı, kıdem tazminatı olmadan tamamlayıcı emeklilik sistemi olmaz mı?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Dünya örneklerine baktığımızda zorunlu mesleki emeklilik planları olarak,  kıdem tazminatıyla entegre olduğu çok da fazla model yok. O nedenle illa da kıdem tazminatı reformuyla birlikte yürütülmesi gerekmiyor. Zaten bugün gelinen noktada bundan sonra kıdem tazminatını bir kenara koyduk ama tamamlayıcı emeklilik sisteminden vazgeçmiş değiliz. Toplumumuz için bu gerekiyor. Nasıl bir kurgu yaratılması gerekiyor konusu üzerinde de çalışıyoruz. TSB, SEDDK, EGM aynı masa etrafında bu kurguyu oluşturmaya çalışıyoruz ki Bakanlığa önerilerimiz de var. Ne zaman devreye gireceği konusuna gelince; 2021 yılında olmayacak gibi gözüküyor; 2022, belki 2023’e kalabilir. Burada da işveren katkısı çok önemli, işveren katkısız tamamlayıcı emeklilik sistemini; tüm dünyadaki başarılı örneklere baktığımızda görmedim. İdeal oranda da başlamamız gerekmiyor, onu da önerdik; küçük bir oranla başlayarak yavaş yavaş yükseltebiliriz. Devlet teşvikinin belli bir yıla kadar olmasını sağlayabiliriz. İkinci bir husus da bu sistemden zorunlu, belirli ihtiyacı gerektiren şartlar gerçekleşmedikçe çıkışa izin verilmemesi gerektiğidir. Bu iki husus önemli.”

Tamamlayıcı Emeklilik Otomatik Katılımın Yerine Geçmeli

Taylan Türkölmez, otomatik katılım sistemine de değinerek, bu konuda da şu açıklamaları yaptı: “Otomatik katılım sisteminin ruhuna baktığımızda; ikinci basamakta kurulması gereken tamamlayıcı emeklilik sistemidir. Ama biz otomatik katılım sistemini kurarken girişin zorunlu, çıkışın kolaylıkla gönüllü olduğu sistem kurduk ve bugün geldiğimiz noktada sisteme girenlerin yüzde 72’si sistemden çıkmış durumda. Sistemin istihdam piyasasını kapsaması beklenirken, biz şu anda 5,5 milyonu konuşuyoruz. Kurgu olarak iyi bir kurguyu yapmış olabiliriz ama gönüllü olması ve çıkış serbestisi bizi bu noktaya getirdi. Tamamlayıcı emeklilik sistemi kurulduğunda bizim önerimiz TSB olarak, tamamlayıcı emeklilik sisteminin, otomatik katılım sisteminin yerine geçmesidir. Tamamlayıcı emeklilik sistemi geldiğinde otomatik katılım sistemini devam ettirmeye gerek olduğunu düşünmüyoruz. Otomatik katılım, katılımcıyı kendi disiplinine bırakıyor ama tamamlayıcı sistem bunu yapmayacak.”