HDI Sigorta Genel Müdürü ve TSB Yönetim Kurulu Üyesi Ceyhan Hancıoğlu, Meclis’e gönderilen ve trafik sigortasında değişiklik öngören yasa tasarısı hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hancıoğlu, tasarının yasalaşması halinde trafik sigortasında yapılacak değişikliklere ve yeni düzenlemeye yönelik itirazlara da değindi.
Editör: Aytaç NALLAR
HDI Sigorta Genel Müdürü, Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Yönetim Kurulu Üyesi Ceyhan Hancıoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin, trafik sigortasında ödenecek bedeni tazminatların genel şartlarla belirlenemeyeceği, bunun Anayasa’ya aykırı olduğu, kanunla düzenlenmesi gerektiği konusunda karar aldığını hatırlattı. Hancıoğlu, Meclis’e gönderilen kanun tasarısının Anayasa Mahkemesi’nin uyarısı üzerine Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılmak istenen düzenleme olduğunu kaydetti.
Kanun tasarısına yönelik eleştirilere değinen Ceyhan Hancıoğlu, “Bu ülke için çok iyi işler yapan sigorta sektörü oyuncuları ile vatandaşı karşı karşıya getirmek için boşuna çaba görüyorum ve çok üzülüyorum, açıkçası. Sonuçta, bir araya gelip, birbirimizi ikna ederek mutabakata varıp, noktayı koyacağız. Biz sadece kendi adımıza bir şey yapmıyoruz, vatandaşımızın mağduriyetini gidermek için bir şeyler yapıyoruz” dedi.
“Trafikten Ne Yarar Görmüşüz, Ne Zarar Görmüşüz Bakılsın”
Ceyhan Hancıoğlu, son 10 yılda trafik sigortasında, sigortacıların ne yarar görüp ne zarar gördüğüne bakılması gerektiğine dikkat çekerek, “Ama biz önce vatandaşımız diyoruz. Sonuçta sigorta şirketleri de vatandaşlar için bu hizmeti veriyor. Bunu unutmamak lazım. Biz vatandaşa karşı değiliz. Vatandaşın riskini belli bir prim karşılığında satın alan ve hasar olduğunda da mağduriyeti gideren kurumlarız. Olaya böyle bakmak lazım. Esasında vatandaş da bunu çok iyi anlıyor ama arada bunu başka türlü anlatmak isteyenler var ve başka türlü anlatıyorlar. Biz sigortacıyız. Bizim bir istatistik yöntemine ihtiyacımız var. Dolayısıyla biz tabii ki, bilimsel, aktüeryal yöntemlerle bunu hesaplamak zorundayız. Bu da bizim hesaplamamız değil. Bakın bugün zaten tartışmanın nedeni de buradan kaynaklanıyor. ‘Bunu orası mı yapsın, burası mı yapsın?’ diye tartışılıyor. Esasında burada da bir tartışma konusu yok. Hep yanlış anlaşmalar ve yanlış anlatımlar var. Zaten sigorta şirketleri belirlemiyor ki bu oranları” şeklinde konuştu.
“Değer Kaybı Son Yılların Bomba Tazminat Modeli”
Ceyhan Hancıoğlu, değer kaybı tazminatına da değinerek, bu konuyu, ‘son yılların bomba tazminat modelidir’ diye nitelendirdi ve şu açıklamaları yaptı:
“Değer kaybında ne oluyor; mesela yeni maddelerin bir tanesinde diyor ki, değer kaybı olamayacak kadar küçük hasarları buradan istisna edin diyor. Bundan doğal bir şey var mı? 300 liralık bir hasarla, 150 bin liralık aracın değer kaybı diye bir şey söz konusu olabilir mi? Dolayısıyla bizim bilime, aktüeryaya, matematiğe ihtiyacımız var. Bunu da yapacak olan biz değiliz. Bunu yapacak olan kamu düzenleyicisi, kanunu koyan, düzenleyen otorite; yani SEDDK. Bunu belirleyecek olan SEDDK’dır. İnanın, son 10 yılda, sigorta sektörü olarak o kadar garip olaylar yaşadık ki, hasar yönetiminde, yargı kararlarından kaynaklı. Yargıdan tek beklediğimiz standart bir yorum yapılması. Hasar dosyalarının yüzde 70’e yakınının yargı yoluyla çözüldüğünü görüyoruz. Bu doğru değil. Problem de bu. Bu da standartsızlıktan kaynaklanan, belli yargı mercilerinin farklı yorumlar yapmasından kaynaklanan bir durum.”
“Hakkaniyet, Adalet Diyorsak, Standart Olmalı, Şeffaf Olmalı”
Ceyhan Hancıoğlu, hasar aracıları hakkında da görüş bildirerek, son 10 yılda, belli aracı kesimlerin oluştuğunu söyledi. Hancıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buradan bir kazanç kapısı elde etmek isteyen meslektaşlarımız olabilir. Başka meslekten insanlar da olabilir ama böyle bir rant yaratıldı. Bunlar, cenaze evlerinde, defin törenlerinde vatandaşların elinden, ‘sen az alıyorsun ben bunun iki katını, üç katını alırım’ deyip vekaletler aldılar. Yani çok akıllı meslektaşlarımız var, çok akıllı avukatlarımız var. Bunlara da saygı duyuyorum. Bakın boşluk varsa değerlendiriyor insanlar ama yazık ediyorsunuz, yapmayın yani, hakkaniyet adalet diyorsak standart olmalı. Şeffaf olmalı, herkese adil olmalıyız. Aynı hasar tipine ben aynı parayı ödemeliyim. Niye birisini sebepsiz zenginleştireyim. Hakikaten bu çok can acıtan bir şey. Burada vekalet komisyonları fahiş şekilde ilerliyor. Dolayısıyla bizim derdimiz, yargıya gitmeden tazminatların ödenmesi. Dosyaların yüzde 70’i yargı yoluyla çözülüyor diyoruz, yüz binlerce dosyadan bahsediyoruz. Türkiye’deki yargı yükü malum. Yargıya da yüklenmemizin anlamı yok. Bir aracıya bile ihtiyaç olmadan, doğru hasarı, doğru insana, doğru zamanda ödemekten başka derdimiz yok.”
“Sürücü Kusuruna 4-5 Sene Hak Edilmeyen Paralar Ödedik”
Ceyhan Hancıoğlu, konuşmasında, “Bir sürücü kusuru diye belayı bu sektör 4-5 sene ödedi” diyerek, “Sürücü kendi kusurundan faydalanamaz değil mi? Trafik sigortası zaten kusuruyla karşı tarafa verilen mağduriyeti gidermektir. Bir kazada kusurlu sürücü hayatını kaybediyor, yüzde 100 kusurlu, yine bu aracılar nedeniyle sigorta şirketlerinden yıllarca hak edilmeyen paralar alındı. Kusuru olan vatandaşın kusurundan faydalanacak ortamlar yaratıldı” şeklinde konuştu.
“10 Yıldır İstisna Yoktur Ki, Sigorta Sektörü Trafikten Para Kazansın”
Ceyhan Hancıoğlu, “Yeni kanun düzenlemesi trafik sigortasında primleri artıracak mı?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Bu memleket için hakikaten çalışan, taşın altına elini koyan, yıllarca hak edilmeyen hasarları ödeyen ve bilançolarını kötüleştiren bir sigorta sektörü var. Bazı platformlarda görüyorum, bize o kadar acımasız yorumlar yapılıyor ki. ‘Sigorta şirketlerinin karını artıracak düzenleme’ diyorlar. Yapmayın, Allah aşkına… Son 10 senede, sigorta sektörünün, trafik sigortasından kaynaklı sürdürülebilir zararına bakın, -kar demiyorum- 10 yıldır istisna yoktur ki, sigorta sektörü trafikten para kazansın. Rakamlar ortada. Trafik sigortasında primler yüzde 3 artmış. Enflasyon yüzde 17; salgında ortalama hasar maliyeti ise yüzde 30 artmış. Yüzde 30 artarken yüzde 3 prim artmış. Ortalama primin trafikte 800 lira olduğu bir ortamı konuşuyoruz. Ben bu yüzde 3 artışlarla, yüzde 30 hasar maliyetini nasıl karşılayacağım? Hadi zarar ettik, helal olsun, bize daha da zarar edin diyorlar. Ama bize para kazanmak için karlarını artırmak için düzenleme yapılıyor denmesin. Bize haksızlık yapılmasın. Satılan malın maliyetini bilmeyen yegane tek sektörüz. Biz daha şeffaf, daha adil, daha hakkaniyetli, vatandaşı mağdur etmeyen ve herkese eşit mesafede olan, herkesin hasar başına geldiğinde rakamını bileceği bir kanun istiyoruz.”