Tüketici Hakem Heyetlerinin yargıdaki yeri, yorumlanış biçimi hala tartışmalı olması sebebi ile bağlantılı olarak hakem heyetlerine dayanan birçok unsur da hala tartışmalıdır. Çelişkilerin giderilmesi ve yargılama hakkının sağlıklı şekilde işleyebilmesi açısından hakem heyetlerinin niteliğinin kesin olarak belirlenmesi önem arz etmektedir. Uyuşmazlıkların kısa sürede çözümünü sağlamak ve adalete erişimi kolaylaştırmak için var olan Hakem Heyetleri mevcut karışıklıklar sebebi ile işlevini yerine getirememektedir.
Günümüzde, kalabalıklaşan toplum ile birlikte uyuşmazlıklar da artmış olup artan uyuşmazlıklara çözüm için alternatif yollar bulunmuştur. Mahkemelerin artan iş yüklerinin hafifletilmesi ve adil yargılanma hakkı, adaletin gecikmeye mahal verilmeksizin uygulanması gerekliliğini de kapsadığı için adaletin hukuk ilkelerine tabii bir şekilde yerine ulaşabilmesi adına bu yollar zaruri görülmüştür. Tüketici Hakem Heyeti bu alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna örnektir.
Tüketici Hakem Heyeti’nin yargıdaki yeri doktrinde tartışmalı olsa dahi baskın görüş Zorunlu Tahkim Görüşüdür. Tüketici Hakem Heyetleri bağımsız ve tarafsız hakimlerden oluşmadığından dar anlamda mahkeme olarak kabul edilemez. Ancak Tüketici Hakem Heyetleri, önüne gelen uyuşmazlıklar hakkında belirli bir usul çerçevesinde hukuku uygulayarak haklılık durumuna göre bir karar verdiğinden yargı fonksiyonu yerine getirmektedir. Tahkim, bir uyuşmazlığın devlet mahkemeleri yerine tarafsız ve bağımsız hakemler tarafından yargısal usullerle çözümü şeklinde ifade edilebilir. Tahkim kural olarak ihtiyari olmakla birlikte özel düzenlemeler ile bazı uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümü zorunlu kabul edilmiş olabilir ve bu hallerde uyuşmazlığın çözümü için devlet mahkemelerine başvurulamaz.
Doktrinde baskın görüşe göre Tüketici Hakem Heyetleri zorunlu tahkim niteliğindedir. Buna göre belirli parasal sınırın altında kalan uyuşmazlıklarda Tüketici Hakem Heyetlerine başvurunun zorunlu olması, heyet kararların bağlayıcı olması ve icra edilebilirlik şerhi gerektirmeksizin ilamların yerine getirilmesi hükümlerine tabi olması gibi özellikleri nedeniyle Tüketici Hakem Heyetlerini zorunlu tahkim olarak kabul etmek gerekmektedir.
PARASAL SINIR
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar. Tüketici işlemi “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Burada tüketici bakımından kıstas, sözleşmenin amacının ticari veya mesleki olmamasıdır. Yani, tüketici bakımından sözleşmenin amacı kişisel ihtiyaçlar ve tüketime yönelik olmalıdır.
Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru yapılabilmesinde bir sınır uyuşmazlığa konu olan işlemin tüketici işlemi olması iken diğer bir sınır ise parasal sınırdır. Her yıl belirlenen parasal sınırın altında kalan tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklar Tüketici Hakem Heyetleri tarafından incelenirken bu parasal sınırın üzerinde kalan uyuşmazlıklar ise Tüketici Mahkemesi tarafından incelenir. Yani Tüketici Mahkemesi ile Tüketici Hakem Heyetlerine başvurma konusundaki ayrımı parasal değer oluşturmaktadır. Mevcut uyuşmazlık Tüketici Mahkemesi’nin görev sınırlarının altındaysa öncelikle Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurulmalıdır. Tüketici Mahkemesi’nin görevi konusundaki parasal sınır ve usuller 6502 sayılı Kanun’un 68. maddesinin verdiği yetkiyle çıkarılan hükümler ile her yıl yenilenmektedir.
YARGIDAKİ YERİ TARTIŞMA KONUSU
Tüketici Hakem Heyetlerine yapılacak başvurularda 2022 yılı itibari ile, büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 10.280 liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetleri, büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 10.280,00 TL ile 15.430,00 TL arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri ve büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde ve bağlı ilçelerde değeri 15.430,00 TL altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri görevli olacak. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyetlerine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesinde dava açılmalıdır.
Türk Hukuk yargısındaki yeri bile tartışma konusu olan Tüketici Hakem Heyetlerinin yalnızca yeri değil kendisine bağlı birçok unsuru tartışma konusudur. Tüketici Heyeti Kararları ilam niteliği taşımaktadır. Ancak, tüketici hakem heyetleri ile ilgili tartışılan hususlardan biri de bu heyetlerin görev alanına giren bir uyuşmazlık konusu alacak için ilamsız icra takibi yapılıp yapılamayacağıdır. İcra hukukuna özgü davaların, tüketici hakem heyetlerinde görülüp görülemeyeceği ise bu konuyla bağlantılı olarak tartışılmaktadır.
YARGI KARARLARI NE DİYOR?
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/10571E. 2015/8738K. 18.03.2015 tarihli kararında;
“Dava, Tüketici Hakem Heyeti Kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında konut kredisi sözleşmesi bulunduğu ve davacı banka tarafından 850 TL masraf alındığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tüketici sorunları hakem heyetinin görev alanına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olarak hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılıp yapılamayacağı, icra takibinin yapılması halinde de tüketici sorunları hakem heyetinin itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin karar verme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususundadır.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetine müracaatın yapıldığı tarihte yürürlükte olan 4077 sayılı yasanın 22. maddesinin beşinci fıkrasıyla, değeri 1.161,67 TL nin altında bulunan uyuşmazlıklarda Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu asıl alacak 850 TL olduğuna göre, davalının icra takibi yapmadan önce tüketici sorunları hakem heyetine müracaatı zorunludur.
Uyuşmazlığın değeri itibariyle tüketici hakem heyetinin görev alanına girmesine rağmen tüketici hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz edilmesi halinde itirazın iptali isteminin nereden isteneceği hususunda, 28.05.2014 tarihinden önce yürürlükte bulunan 4077 Sayılı Kanun’da ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Kanun’da özel bir düzenleme yapılmamıştır.
Doktrinde bir kısım yazarlar tarafından, uyuşmazlığın değeri itibariyle tüketici hakem heyetinin görev alanına girmesine rağmen tüketici hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz edilmesi halinde itirazın iptali istemlerinin tüketici hakem heyeti tarafından incelenmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Ancak, bu konuda sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için itirazın iptali davasının düzenlendiği yasa maddelerinin ve tüketici hakem heyetinin niteliğine ilişkin yüksek yargı kararlarının incelenmesi gerekir.
İtirazın iptali davası,2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 67.maddesinde düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunun 67.maddesine göre; takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Yasadaki bu açık hüküm nedeniyle itirazın iptali ancak mahkemeden istenebilir. İtirazın iptaline ilişkin istem hakkında karar verme yetkisi mahkemede olduğuna göre, tüketici hakem heyetinin mahkeme niteliğinde olup olmadığının tartışılması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin 31/05/2007 tarih ve 2007/53 esas, 2007/61 karar sayılı kararı ile; yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanacak olan bir merciin mahkeme olarak kabul edilmesi için kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin yasayla itirazı düzenlenmesi, karar organlarının hakimlerden teşekkül etmesi, yargılama tekniklerini uygulayarak ve genelde dava yolu ile uyuşmazlıkları ve anlaşmazlıkları çözümlemekle görevli olması, görev yapan üyelerin atanmalarının, hak ve ödevlerinin, emekliye ayrılmalarının, Anayasa’nın öngördüğü mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatı esaslarına göre düzenlenmiş olması ve Anayasa’da sayılan ve başında bir yüksek mahkemenin bulunduğu yargı düzenlerinden birinde yer almasının gerekli olduğu, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin ise, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un değişik 22. maddesine göre, illerde Sanayi ve Ticaret İl Müdürü veya görevlendireceği bir memur, ilçelerde kaymakam veya görevlendireceği bir memur başkanlığında, belediye, baro, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkar odası ve tüketici örgütlerinden seçilerek görevlendirilecek beş kişiden oluştuğu, Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin, yargı organlarının ve mensuplarının Anayasa’da belirtilen niteliklerine sahip olmadığı gerekçesiyle “mahkeme” niteliği taşımadığına karar verilmiştir. Buna göre, tüketici sorunları hakem heyeti mahkeme niteliğinde değildir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, tüketici sorunları hakem heyetine müracaat edildiği tarihte yürürlükte olan 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22.maddesi ile, davanın açıldığı tarihte ve karar tarihinde yürürlükte olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 68.maddesinde belirlenen miktarın altında kalan uyuşmazlıklar için, icra takibi yapılmadan veya dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesi zorunludur.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 70/2.maddesinde, il ve ilçe tüketici hakem heyetlerinin verdiği kararların tarafları bağlayacağı ve İcra ve İflas Kanunu’nun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlere göre yerine getirileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, verdiği karar ilamlı icra yolu ile takibi mümkün olan Tüketici Hakem Heyetine müracaat etmeden ilamsız icra takibi yapmakta tüketicinin hukuki yararı yoktur. Bu durumda tüketici hakem heyetine müracaat edilip uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar almadan icra takibi yapılamayacağı gibi, tüketici mahkemesinde de dava açılamaz. Buna rağmen icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz edilmesi halinde ise, itirazın iptali istemiyle tüketici hakem heyetine müracaat edilemez.
Bu halde de, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68.maddesindeki açık hüküm nedeniyle tüketici mahkemesinin, uyuşmazlığın esasıyla ilgili karar verme yetkisi bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, tüketici hakem heyetinin, itirazın iptaline ilişkin istem hakkında karar verme yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, tüketici hakem heyetinin bu konuda karar verme yetkisinin olup olmadığı da tartışılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”
KARAR VERME YETKİLERİ YOK
Konu karar uyarınca, Tüketici Hakem Heyetlerinin “mahkeme” niteliği taşımaması sebebi ile, itirazın iptali davasına ilişkin olarak bir karar verme yetkisinin olmaması daha da önemlisi Tüketici Hakem Heyetlerine başvuruda bulunmaksızın ilamsız icra takibi yapmanın tüketicinin hukuki yararı olmaması sebebi ile takip yapılamayacağına yönelik hüküm kurulmuştur.
Mevcut eski tarihli kararda kurulan hükümler oldukça tartışmalıdır. Konu tartışmaların önüne geçebilmek adına 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 68. Maddesinde 2017 yılında değişikliğe gidilmiş ve 7063 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Konu kanunun 11. Maddesi 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Değeri” ibaresi “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri” şeklinde, “iki bin” ibareleri “dört bin” ve “üç bin” ibareleri “altı bin” şeklinde değiştirilmiştir. Madde lafzından anlaşılacağı üzere, İcra İflas Kanundaki haklar saklı kalmak kaydı ibaresi eklenmiş ve konu kanundan doğan hakların kullanımı konusunda serbestlik sağlanmıştır. Böylece, tüketici hakem heyetlerine başvurmadan doğrudan ilamsız takip yoluna başvurabilme imkanı tanınmış ve tüketici hakem heyetinin görevine giren uyuşmazlıklarla ilgili ilamsız takip yapılamayacağı yönündeki yargı kararları bertaraf edilmiştir.
YARGITAY’IN BİR BAŞKA KARARI
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 22.04.2022 Tarihli 2020/1155 E. 2020/3580 karar numaralı kararı ile,
Davacı, davalının dava dışı …’ı dersaneye kaydettirdiğini, 2.500,00 TL olan dersane ücretinin 200,00 TL’sini ödediğini, bakiye kalan 2.300,00 TL’yi ise ödemediğini, başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının Tüketici Hakem Heyetine müracaat edip uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar almadan icra takibi yapamayacağı gibi, Tüketici Mahkemesinde de dava açamayacağı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup, davaya konu icra takip dosyası incelendiğinde, davacı tarafından davalı aleyhine dershane ücretine ilişkin 2.300,00 TL asıl alacak, 434,51 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 2.734,51 TL’nin tahsiline yönelik ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde takibe itirazı üzerine takibin durduğu ve itirazın iptali davasının süresinde açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görev alanına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olarak hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılıp yapılmayacağı, icra takibinin yapılması halinde de Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin karar verme yetkisinin bulunup bulunmadığına ilişkindir.
İtirazın iptali davaları, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Takiple, dolayısıyla İcra Hukukunun kendine özgü kuralları ile sıkı sıkıya bağlı kendine özgü bir dava türü olan itirazın iptali davaları hakkındaki mevzuattaki düzenlemelerin “mahkeme” ve “hâkim” üzerine inşaa edildiği tartışmasızdır. Tüketici Sorunları Hakem Heyeti ise; 6052 Sayılı Kanun’un uygulamasından doğan ve “tüketici işlemi” olarak tanımlanan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla oluşturulmuştur.
Anayasa Mahkemesi’nin 20.03.2008 tarih, 2006/78 Esas, 2008/84 Karar sayılı kararında; 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22/5. fıkrasıyla, belli bir miktarın altındaki tüketici işlemleri için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurunun zorunlu olduğunu, ancak “Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin, yargı işlevi yerine getiren bir kurul olarak düzenlenmediğinin, belli değerin altındaki uyuşmazlıklar için Tüketici Sorunları Heyetlerine başvurunun zorunlu olduğu ve Heyetlerin verecekleri kararların bağlayıcı nitelik taşıdığı belirtilmiş ise de, bu kararlara karşı ( 15 ) günlük süre içinde Tüketici Mahkemelerine itiraz edilebileceği, Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin yargı yetkisine sahip olmamakla birlikte, yasa koyucunun, bu Heyetlerin vermiş olduğu kararların yerine getirilmesi için etkili bir takip yolu olan ilâmlı icra yolunu kabul ettiğini, Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri kararlarının ( mahkeme kararları gibi ) ilâm niteliğinde bir karar olmayıp, kanunî düzenleme nedeniyle ilâmlar gibi infaz olunacağının gösterildiğini ve ilâmların yerine getirilmesi usulüne ait bir kural koyduğunu”, aynı mahkemenin 31.05.2007 tarih, 2007/53 Esas, 2007/61 Karar sayılı kararında da; “Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin ( Başkan ve Üyelerinin ); yargı organlarının ve mensuplarının Anayasada belirtilen niteliklere sahip olmaması nedeniyle bu heyetlerin mahkeme niteliğini taşımadığına” hükmedilmiştir.
Öte yandan, 20.12.2017 tarihli ve 30276 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7063 Sayılı kanunun 11. Maddesi ile “07/11/2013 tarihli ve 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Değeri” ibaresi “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri” şeklinde, “iki bin” ibareleri “dört bin” ve “üç bin” ibareleri “altı bin” şeklinde değiştirilmiş olup son değişiklikle 6502 Sayılı kanun 68/1 maddesi ise; “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri dört bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, altı bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise dört bin Türk Lirası ile altı bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.” şeklinde değişmiştir. Bu düzenlemeye göre, taraflar, tüketici hakem heyetine başvuru zorunluluğu teşkil eden miktar dahilindeki uyuşmazlıklarda, isterlerse hakem heyetine başvuruda bulunmaksızın, İcra İflas Kanunu’ndaki ilamsız/genel haciz yoluyla icra takibinde bulunabilecekler, takibe itiraz halinde ise icra takibinin devamını sağlamak için İİK’nun madde 67/1 uyarınca itirazın iptali davasını Tüketici Mahkemelerinde açabileceklerdir.
Hal böyle olunca; Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin “mahkeme” niteliğini taşımadığı, dava konusu uyuşmazlığın ( itirazın iptali davasına bakma ) Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görevi kapsamında bulunmadığı, 7063 Sayılı Kanun değişikliği ile birlikte de davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunduğu dikkate alındığında, mahkemece işin esasına girilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
HAKEM HEYETLERİNİN YERİ BELİRLENMELİ
Emsal karardan da anlaşılacağı üzere, 2017 yılı itibari ile yapılan değişiklikler ile Tüketici Hakem Heyetine başvuru yapılmadan ilamsız takip başlatabilmenin yolu kesin olarak açılmıştır ancak hakem heyetleri tarafından itirazın iptali davasının görülüp görülemeyeceği durumu hala belirsiz olmakla birlikte itirazın iptali davalarının hakemlikler tarafından görülemeyeceğine yönelik verilmiş kararlar hala bertaraf edilmiş değildir ve konu hala tartışma konusudur.
İcra Ve İflas Kanunu Madde 67 itirazın iptali davasını düzenlemiştir. “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” Açık madde lafzında geçen mahkeme kelimesi itirazın iptali davasının tüketici hakem heyetleri tarafından görülemeyeceği görüşünün en baskın dayanağını oluşturmaktadır. Tüketici Hakem Heyetlerinin mahkeme sıfatı taşımamasından hareket ederek ve madde hükmü lafzi olarak dar anlamda yorumlanarak itirazın iptali davasının heyetlerce görülemeyeceği baskın olarak düşünülmektedir.
Sonuç olarak; Tüketici Hakem Heyetlerinin yargıdaki yeri, yorumlanış biçimi hala tartışmalı olması sebebi ile bağlantılı olarak hakem heyetlerine dayanan birçok unsur da hala tartışmalıdır. Çelişkilerin giderilmesi ve yargılama hakkının sağlıklı şekilde işleyebilmesi açısından hakem heyetlerinin niteliğinin kesin olarak belirlenmesi önem arz etmektedir. 7063 Sayılı Kanun ile birtakım çelişkiler giderilmiş olsa dahi henüz yeterli düzeyde değildir. Uyuşmazlıkların kısa sürede çözümünü sağlamak ve adalete erişimi kolaylaştırmak için var olan Hakem Heyetleri mevcut karışıklıklar sebebi ile işlevini yerine getirememektedir. Önüne gelen uyuşmazlıkları belirli bir usul kuralları çerçevesinde hukuku uygulayarak belirli bir karar verdiği göz önüne alınarak hakem heyetlerinin yargıdaki yeri karışıklığa mahal vermeyecek şekilde belirlenmeli ve çelişkiler giderilmelidir.