World Economic Forum’un yayınladığı yeni rapora göre, küresel yeşil ekonomi 5 trilyon doları aştı ve 2030 yılına kadar yıllık 7 trilyon doları aşması bekleniyor. Bu da dünya çapındaki işletmeler için bol miktarda büyüme fırsatı yaratıyor. Farklı sektörlerden işletmeler, son on yılın en hızlı büyüyen ikinci sektörü olan yeşil ekonominin güçlü büyümesinden halihazırda faydalanıyor.

Küresel yeşil ekonomi 5 trilyon doları aştı ve 2030 yılına kadar yıllık 7 trilyon doları aşması bekleniyor. Bu da dünya çapındaki işletmeler için bol miktarda büyüme fırsatı yaratıyor. World Economic Forum’un yayınladığı yeni rapor, yeşil gelirlerin ortalama olarak geleneksel gelirlerin iki katı hızla arttığını, yeşil pazarlarda faaliyet gösteren şirketlerin ise genellikle daha ucuz sermaye elde ettiğini ve değerleme primlerinden yararlandığını ortaya koyuyor.
Ancak yeşil pazarlar farklı hızlarda hareket ediyor. Güneş, rüzgar, piller ve elektrikli araçlar gibi olgun çözümler küresel düzeyde maliyet rekabeti sağlarken, düşük karbonlu hidrojen ve karbon yakalama, kullanım ve depolama (CCUS) gibi maliyetli teknolojiler maliyet eğrisini bükmek için önemli desteğe ihtiyaç duyuyor.
Farklı sektörlerden işletmeler, son on yılın en hızlı büyüyen ikinci sektörü olan yeşil ekonominin güçlü büyümesinden halihazırda faydalanıyor. “Zaten Çok Trilyon Dolarlık Bir Pazar: Yeşil Ekonomide Büyümeye Yönelik CEO Rehberi” adlı yeni bir rapor, yeşil ekonominin yıllık 5 trilyon dolara ulaştığını ve on yıl içinde 7 trilyon doları aşma yolunda olduğunu ortaya koyuyor. World Economic Forum, konu hakkında bir açıklama yaptı.
YEŞİL TEKNOLOJİYE YATIRIM REKOR SEVİYEDE
Boston Consulting Group iş birliğiyle geliştirilen araştırma, ekonomik belirsizlik ve farklılaşan ortamlara rağmen yeşil teknolojilere yapılan yatırımların rekor seviyelere ulaşmaya devam ettiğini gösteriyor. Rapor, yeşil ekonomiyi dünyanın en hızlı büyüyen sektörlerinden biri olarak tanımlıyor ve yalnızca teknoloji sektörünün gerisinde kaldığını, yeşil çözümleri benimseyen birçok şirketin sahip olduğu avantajları vurguluyor.
Araştırma, yeşil gelire sahip şirketlerin genellikle birçok finansal ölçütte daha iyi performans gösterdiğini gösteriyor. Ortalama olarak, yeşil gelirler piyasadaki geleneksel iş kollarından iki kat daha hızlı büyürken, yeşil gelire sahip şirketlerin sermaye maliyeti genellikle daha düşük. Gelirlerinin %50’sinden fazlasını yeşil piyasalardan elde eden şirketler, genellikle sermaye piyasalarında %12-15 oranında değerleme primi elde eder; bu da yatırımcıların uzun vadeli dayanıklılık ve kârlılıklarına olan güvenini yansıtır.
KÜRESEL EMİSYON AZALTIMI
Teknolojik maliyet düşüşleri bu eğilimi hızlandırdı, ancak çözümler pazarlar arasında farklı hızlarda ilerliyor. 2010 yılından bu yana güneş fotovoltaiklerinin ve lityum pillerin maliyeti yaklaşık %90, açık deniz rüzgarının maliyeti ise %50 düştü ve bu da düşük karbonlu çözümleri giderek daha rekabetçi bir maliyete kavuşturdu.
Raporda, karbonsuzlaştırma için gereken küresel emisyon azaltımının %55’inin halihazırda maliyet açısından rekabetçi çözümlerle sağlanabileceği, %20’sinin ise düşük maliyet primleriyle karşılanabileceği ve %5’inin ise davranış değişikliği gerektireceği tahmin ediliyor. Ancak, kritik derin karbonsuzlaştırma teknolojilerinin %20’si şu anda önemli maliyet dezavantajlarıyla karşı karşıya ve maliyet açısından rekabetçi olabilmek için özel politika ve sektör desteğine ihtiyaç duyulacak.
Bu maliyet düşüşleri, Çin’in giderek daha fazla öncülük ettiği temiz enerjiye yapılan büyük yatırımların ardından geliyor. Rapor, Çin’in 2024 yılında temiz enerjiye 659 milyar dolar yatırım yaptığını ve 2030 yılına kadar küresel yenilenebilir enerji kapasitesi artışlarının %60’ından fazlasını gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Güneş enerjisi, elektrikli araçlar ve batarya teknolojileri alanında patentlerde dünya lideri olan Çin, küresel tedarik zincirlerini yeniden şekillendiriyor ve yeşil inovasyonun merkezini Doğu’ya kaydırıyor.














