Türkiye Deprem Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik, deprem konusunda bilgilerimizin dünya ile mukayese edildiğinde çok üzerinde olduğunu ancak uygulamada geri kalındığını söyledi. Mustafa Erdik, beklenen İstanbul depremi, zorunlu deprem sigortası, depreme hazırlık anlamında çarpıcı açıklamalar yaptı.
Editör: Serdar YİĞİTOL
Prof. Dr. Mustafa Erdik, deprem riskinin azaltılmasının tüm dünyada geçerli dört ana maddesi olduğunu belirterek, birincisisin deprem tehlikesi ve riskinin belirlenmesi olduğunu ve Türkiye’nin bu konuda iyi bir aşamada olduğunu kaydetti. İkincisinin mevcut deprem riskinin arttırılmaması olduğunu vurgulayan Erdik, “Bu da demektir ki, bugünden itibaren yapacağımız her bir yapıyı şartnameye uygun olarak yapmalıyız. Bu konuda da Türkiye’de oldukça iyi gelişmeler var. Üçüncüsü, mevcut riskin azaltılması. Bu işin kentsel dönüşüm tarafı, bu konuda zayıfız. Dördüncüsüne ise riskin transferi. Bu konuda da DASK sayesinde dünyanın en kuvvetli ülkelerinden biriyiz” dedi.
Her Şeyi Biliyoruz Ama Uygulamada Geriyiz
“Deprem konusundan deprem binaları nasıl etkiler, nereleri etkiler, ne şekilde, ne zaman etkiler; bunlarla ilgili bilgilerimiz neredeyse dünyanın fevkinde, yani her şeyi biliyoruz ama uygulamada bir miktar geri kalıyoruz” diyen Mustafa Erdik, süratle kentsel dönüşüme gidilmesi gerektiğini kaydetti. Erdik, kentsel dönüşüm yapmanın pahalı olduğunu ifade ederek, “Varsın depremde binalarımız hasar görsün, amacımızın, can kaybını sıfıra indirmek olması lazım. İstediğimiz büyük bir depremde binaların hasar görmemesi ama asıl can kaybı olmaması” dedi.
Mustafa Erdik, bugün için depreme, 10 yıl öncesinden çok daha hazır olduğumuzu, özellikle acil yardım, kurtarma bazında ve DASK aracılığı ile deprem riskinin transferi bazında hazırlıklı olunduğunu belirterek, “Ama mevcut yapı stoğunu iyileştirmesi bazında yapacağımız daha çok şeyler var” şeklinde konuştu.
Deprem Riski İle Deprem Tehlikesi Bir Değil
Mustafa Erdik, deprem riski ile deprem tehlikesi arasındaki farklara da değinerek, bu konuda şu açıklamaları yaptı:
“Bu kavramlar genellikle birbiri ile karışan kavramlar. Deprem tehlikesi deyince bir depremin yaratmış olduğu etkilerden bahsediyoruz. Bunlar yer hareketi olabilir, değişik zemin olayları olabilir. Hatta fay yırtılması olabilir. Bu işin tehlike boyutu. Şimdi bu tehlikeye maruz kalan herhangi bir fiziksel veya sosyoekonomik bir eleman yoksa risk oluşmaz. Diyelim ki, çölde bir deprem oldu hiç birisi oluşmaz, tehlike vardır ama risk oluşmaz. Ama ne zaman ki, siz bu riske maruz kalan elemanlar yerleştirirseniz; gerek fiziksel gerek sosyoekonomik, bir depreme maruz kalırsa, o zaman risk oluşuyor. Risk ve tehlikeyi birbirinden ayırmamız lazım. Diyelim, San Francisco, Tokyo ve İstanbul aynı tehlikeye maruz kaldı; İstanbul’da yapısal hasar riski çok daha fazla olabilir ama diğerlerinde de ekonomik hasar riski çok daha fazla olur.”
Şartlar Elveriyorsa Mevcudu Güçlendirmek Çok Daha İyidir
Mustafa Erdik, “Depreme karşı hazırlık olmak için yıkıp yeniden inşa etmek mi daha doğru, yoksa güçlendirmek mi?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Şartlar elveriyorsa mevcudu güçlendirmek çok daha iyidir. Neticede bu triyaj meselesi. Siz bir hastanede başhekimsiniz, aniden diyelim bir deprem olayı ya da bir kaza geliyor, çok sayıda yaralı var. İlk yapacağınız şey akan kanı durdurmaktır. Yoksa estetik dikiş yapayım diye uğraşmazsınız. Şu anda Türkiye’nin acil konusu, elimizdeki imkanları seferber edip bir depremde can kaybını minimuma indirmek. Varsın hasar olsun, ama can kaybını minimuma indirmek. Benim yüz tane binam var, bunların 20’ni yıkıp yeniden yapacağım derseniz; belki 80 tanesindeki güçlendirmeyi kaçırmış olursunuz. O bakımdan tüm olanaklarımızı kullanarak bu seferberliği başlatmamız lazım.”